FETÖ’yü komisyona havale etmek...
Türkiye 15 Temmuz'da dünyada eşi benzeri görülmeyen bir iç saldırı yaşadı. Şehit verdik, binlerce gazimiz var ve toplum derin bir travma atlattı. Şimdi neden ve niçin bu saldırıyla...
Türkiye 15 Temmuz'da dünyada eşi benzeri görülmeyen bir iç saldırı yaşadı. Şehit verdik, binlerce gazimiz var ve toplum derin bir travma atlattı. Şimdi neden ve niçin bu saldırıyla karşılaştığımızı anlamaya, öğrenmeye çalışıyoruz.
Karşımızda klasik terör veya darbeci bürokratik örgütlenmelere benzemeyen nevi şahsına münhasır FETÖ denilen bir yapı var. Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün deyimiyle "Her yeni duruma göre kendini yeniden yapılandıran, tanımlandıran asla ve kata bir tarife sığmayan ve kolayca evrimleşebilen bir yapı."
Bu yapıya karşı, 17-25 Aralık'ta düşük yoğunluklu, 15 Temmuz'dan sonra da topyekûn bir mücadele başladı. Ancak durum pek parlak görünmüyor. Başbakan Binali Yıldırım'ın dediği gibi darbeci işgalcilerin yargılanması geciktiği gibi, biraz da ana muhalefet partisi CHP sayesinde "FETÖ'cüler mağdur" algısı öne çıkıyor.
Oysa bu topyekûn mücadele çok yönlü yürütülmeli ve derinleştirilmeli. Bu açıdan belki de en önemli görev yargıdan önce "bombalanan" Meclis'e düşüyor. Meclis ne yapıyor? Bir süredir Meclis bünyesinde kurulan Araştırma Komisyonu'nun yaptığı çalışmaları izliyoruz.
Komisyon üyeleri üzerinden yürütülen anlamsız tartışmalar bir yana, asıl hayal kırıklığını komisyona çağrılan Hilmi Özkök gibi eski asker ve bürokratların açıklamaları yarattı. Bakın Özkök ne diyor: "Hükümeti kesin olarak bilgilendirdik ve 'durum iyi değil' dedik."
Yani "Biz söyledik hükümet yapmadı." Özkök'e sormak lazım, peki siz o güne kadar ne yaptınız? Bu sonuçta, Balyoz'la başlayıp Ayışığı'yla devam eden darbe kuşatmasının sürdüğü ve Özkök'ün de "sefer tasıyla yemek yediği" bir siyasi zeminin etkisi yok mu?