Kadınların Vicdan Konvoyu
İki binli yıllara gelindiğinde hızla küreselleşen ve küçülen dünyada artık geçmişteki gibi insanlık suçlarının kolay kolay işlenmeyeceğine inanılıyordu. Bilgisayarın silah sanayisini...
İki binli yıllara gelindiğinde hızla küreselleşen ve küçülen dünyada artık geçmişteki gibi insanlık suçlarının kolay kolay işlenmeyeceğine inanılıyordu. Bilgisayarın silah sanayisini alt edeceği öngörülüyor ve terör devletlerinin insanlık suçu işlemesine dünyanın sessiz kalmayacağı varsayılıyordu.
Oysa tam tersi oldu. Başta ABD ve AB olmak üzere dünyanın en gelişmiş demokrasileri bile Filistin'de, Afganistan'da, Irak'ta, Libya'da ya akla hayale gelmeyen insanlık suçları işlediler ya da işlenen suçları görmezlikten geldiler.
Dahası terör devletlerine de teröre de açık destek verdiler.
Suriye bu anlamda adeta küresel güç odaklarının laboratuvarı haline getirildi.
Sadece terör örgütleri yakıp yıkmadı, küresel devletler de uçaklarıyla şehirlere bomba yağdırdı. Halep yerle bir oldu. Guta hâlâ yanıyor.
Sonuç ortada, kimyasal silahlar kullanılırken kırmızıçizgisini unutan ABD, görmezlikten gelen AB, bir milyona yakın sivilin katledilmesini, on milyonu aşkın insanın ülkesini terk edip mülteci olmasını sadece izledi.
Bunlar gözlerimizin önünde oldu. Ama dünya duyarsız kalsa da Türkiye, en azından bütününe engel olamasa da yardım eli uzatıp, biraz olsun Suriyelilerin yaralarını sarmaya çalıştı, kucak açtı. Sonra bir adım daha atıp Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı'yla içeridekilere de el uzatmaya çalıştı, çalışıyor.
Ama daha içerilerde hepten unutulanlar var. Onların başında da Suriye'deki terör devletinin cezaevlerinde tutsak ettiği kadınlar geliyor. 2011'den bu yana Suriye zindanlarında 13 bin 581 kadın işkence ve tecavüze maruz kaldı.
Şu anda cezaevlerinde 417'si kız çocuğu, 6 bin 736 kadın hâlâ aynı acıları yaşıyor. Kimi barışçıl eylemlere katıldığı için kimi de kocası veya oğlu nedeniyle rehin alındığı için cezaevlerindeler.
Ne yazık ki "çağdaş dünya" ve "çağdaş kadın örgütleri" bu vahim insanlık suçunu bile görmüyor, görmezlikten geliyor. "Tecavüz ve işkence mağduru kadınların bırakıldıkları ilk fırsatta intihar ettiklerini, bazılarının intihar girişiminde bulunduğunu ama ölmediğini, hatta çığlık çığlığa Türkiye sınırına sığınan tecavüz mağduru kadınların hayata tutunmaya çalıştığını biliyoruz." İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (İHAK) Genel Başkan Yardımcısı Avukat Gülden Sönmez, Suriye'de kadınların yaşadığı insanlık suçunu dünyaya böyle duyuruyordu.
Bunu daha etkili kılmak için de ilk kez İstanbul'da, İHAK ve İHH öncülüğünde 450 STK ve dünyanın 55 ülkesinin katılımıyla bir "Vicdan Konvoyu" oluşturuldu.
O konvoy bugün İstanbul'dan hareket edip, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Suriye sınırında olacak.
Avukat Sönmez, asıl dertlerinin dünyanın duyarsızlığına dikkat çekmek olduğunu söylüyor ve şöyle diyor: "Biz kadınlar, Suriye zindanlarındaki kız kardeşlerimizin acı ve çaresizlik içindeki çığlıklarını duyuyoruz.
7 yıldır birilerinin bir şey yapmasını bekliyoruz. Güç ve imkân sahibi kurumların, devletlerin, sözde barış masalarının bir şey yapmasını bekliyoruz.
Uluslararası mekanizmaların, İşkenceyi Önleme Komitesi'nin, kadın haklarını korumaya yönelik kurulan devletlerarası mekanizmaların bir şeyler yapmasını bekliyoruz ama onlar ya tecavüze ve işkenceye göz yumuyorlar ya da tepelerinden bomba atan orduları destekliyorlar. Kimse onlar için bir çaba içine girmiyor."
Suriyeli kadınların çığlığını dünyaya duyurmak için Türkiye'den yükselen bu vicdani sese güç verelim, destek olalım.