Yürüyüş ve demokrasi
Son 10 yılda muhtıralar, darbeler, suikastlar, kumpaslarla birlikte "demokratik" görünümlü, tohumu geçmişte atılan onca "nefret" yüklü sokak yürüyüşlerine ve protestolara da tanık olduk. Cumhuriyet mitingleri bu...
Son 10 yılda muhtıralar, darbeler, suikastlar, kumpaslarla birlikte "demokratik" görünümlü, tohumu geçmişte atılan onca "nefret" yüklü sokak yürüyüşlerine ve protestolara da tanık olduk.
Cumhuriyet mitingleri bu yürüyüşlerin ilkiydi. Demokratik mi değil mi diye çok tartışıldı ama arkasından ne geldiğine bir bakın.
28 Nisan e-muhtıra, 367 garabeti, hatta hızını alamayan vesayetçiler seçimlerde yüzde 47 oy alan AK Parti'yi kapatmaya bile kalktı.
Elbette demokrasilerde şiddete başvurmadan demokratik tepki vermekten daha doğal bir şey yok. Ancak işin asıl önemli yanı arka planı. Yani o yürüyüşleri, eylemleri yapanların siyasi misyonu ve hedefleri...
Bu niyet okuma değil.
Bugün ortaya demokrasiyi derinleştiren bir siyasi hedef konulmadığı gibi 15 Temmuz kanlı darbe girişimini gölgeleyen bir yaklaşım var. Bunu anlamak için de CHP'nin öncülük yaptığı "adalet" yürüyüşünün başlatıldığı döneme ve gerekçesine bakmak yeterli. Ortada vahim bir durum var.
Bir yanda 15 Temmuz gibi kanlı bir darbe ve işgal girişiminin yol açtığı yaraları var ve yargılamaları sürüyor.
Öte yanda 15 Temmuz'u itibarsızlaştırmak isteyen, davaları sulandırmaya çalışan FETÖ eksenli iç ve dış kuşatmalar.