Söz de mana da perde olmasın
İlgi alanımızın dışında olan bir makale veya kitabı anlamak için o sahanın uzmanından yardım ister ve onun açıklamalarını kabul ederiz.Kıyamete kadar gelecek insanların ihtiyaçlarını...
İlgi alanımızın dışında olan bir makale veya kitabı anlamak için o sahanın uzmanından yardım ister ve onun açıklamalarını kabul ederiz.
Kıyamete kadar gelecek insanların ihtiyaçlarını açıklamak üzere indirilen kitabın da anlaşılması için ilk müracaat edilecek insanın, Sevgili Peygamberimiz olduğunu Kur’an bize haber veriyor ve şöyle buyuruyor:
“(Biz, o rasülleri) deliller ve kitaplarla (gönderdik), onlara ne indirildiğini insanlara açıklayasın diye sana da zikri (Kur›an›ı) indirdik. Ta ki iyice düşünsünler.” (Nahl 44)
İbni Haldun, “Kur’an’daki mücmel ve müşkil ifadeleri bize açıklayan, Allah Rasülüdür” diyerek Hz. Peygamberi devreden çıkarmak isteyenlere Kur’an ayetini hatırlatıyor. (Mukaddime, Bölüm 6, Fasıl 5)
Üç harften meydana gelen “Gül” kelimesi bize dikenler arasında gülümseyen çiçeği hatırlatır.
Yine üç harften meydana gelen “Bal” kelimesi de Allah’ın bize arıların ağzından hediye ettiği tatlıyı hatırlatır.
“Gül” kelimesi sözdür. Hatırlattığı şey manadır.
“Bal” kelimesi de bize tatlı bir yiyeceği hatırlatır ama hiçbir zaman “Bal” demekle ağız tatlanmaz.
Mehmet Akif merhumda:
“Sâde bir “bal” deyivermekle ağız tatlansa,
Arı uçmuş diye, kaçmış diye hiç çekme tasa.” (Safahat- Asım) derken, dikkatimizi kelimenin ve mananın ötesinde asıl arzu edilene çeker. O da, güzel koku ve tattır.
“Bal” ve “Gül” kelimeleri tatlı bir yiyeceği ve güzel kokulu çiçeği hatırlatır.
Hatırlanan manadır. Ama hedefimiz yalnız manayı bilmek değil, tatmak, çiçeği görmek değil, koklamaktır.