“Yüzleşmeden olmaz” kaçamağı
Baharla beraber, çiçeklerin goncalandığı, böceklerin havalandığı günleri yaşıyoruz. Şehirliler parkalarda, köylüler kırlarda dolaşırken havanın tadını almaya, ciğerlerine bayram...
Baharla beraber, çiçeklerin goncalandığı, böceklerin havalandığı günleri yaşıyoruz. Şehirliler parkalarda, köylüler kırlarda dolaşırken havanın tadını almaya, ciğerlerine bayram yaptırmaya çalışırlar.
Yürürlerken çiçeklere basmamaya, çukurlara düşmemeye dikkat ederler. Geçen seneyi veya gelecek seneyi değil, o anı yaşamaya dikkat ederler. Yemek yerken de, su içerken de hep yaşadığımız anı ayakta tutmaya çalışırız. Zamanımızı, anımızı değerlendirebilirsek geleceğe olan borcumuzu da ödemiş oluruz, yatırımımızı yapmış oluruz. İlerde rahat yaşarım diyerek yemeden, içmeden kısarak, şehir dışında briketten gecekondu yapan, otuz yıl çamur yollarda gidip gelen, elektriksiz evde yılarca ömür geçiren adamlar vardır.
Ellisine gelmiş, emekli olmuş, kendi yerine oğlunu işçi olarak vermiş, tam rahat edeceği anda doktoru ona şeker, tansiyon, kolesterolün var diyerek istediği ve sevdiği bütün yiyecekleri yasaklaması sebebiyle yaşlılığında da mahrumiyete mahkûm olması vardır. Yaşadığı zamanı değil de bütün hayatını geleceğin hayaliyle geçirenler, aslında çocuklarını da kendi hayalhanelerinin mahkûmu, mahpusu yaparlar.