1908’in darbecileri hiç olmazsa samimiydi... (1)
Bugünkü Türkiye'deki meşruiyet çizgisini önemsemeyen Batıcı elit bürokrasi ile sandıktan başka bir dayanağı olmayan millet iradesine dayalı hükümetlerin girdiği iktidar savaşı tarihsel...
Bugünkü Türkiye'deki meşruiyet çizgisini önemsemeyen Batıcı elit bürokrasi ile sandıktan başka bir dayanağı olmayan millet iradesine dayalı hükümetlerin girdiği iktidar savaşı tarihsel bağlamına oturtulmadan, aktörlerin gerçek hizalanışı anlaşılamaz.
Sadece sosyolojik, ekonomik veya kültürel özelliklerine bakılarak aktörleri kabaca bu iki sınıfa ayırmak, kolaycılık olduğu gibi, kavganın özünü anlamamış olmayı gerektirir. Bu yüzeysellik aynı zamanda, paralel yapı gibi muhafazakar görünümlü yapıları kolayca halkçı akım parantezine alırken, Eşref Bitlis gibi millici askerleri de sadece asker olduğu için vesayet kümesine koyma sonucunu doğurur.
Tanzimat, hatta Islahat Fermanı'na kadar padişahların iyi niyetle yaptığı askeri reformlar, ülkeye kapitalizm/emperyalizm çelişkilerinin ilk girdiği anlar olsa da, devleti kurtarma konusunda “padişahlar ve bürokratlar” arasında hala bir birlik mevcuttu. Ancak “ulema-esnaf ve yeniçeriden” oluşan İslamcı birlik bu akımın karşısında yer aldılar, ayaklandılar.