Avrupa Konseyi'ndeki kumpas...
Herhalde bir düzenin çürümesinin en önemli belirtilerinden birisi, değerlerinin araçsallaştırılmaya müsait hale gelmesidir.Ya da adalet, demokrasi gibi kavramların gereklerinden kendini bağışık görmeye...
Herhalde bir düzenin çürümesinin en önemli belirtilerinden birisi, değerlerinin araçsallaştırılmaya müsait hale gelmesidir.
Ya da adalet, demokrasi gibi kavramların gereklerinden kendini bağışık görmeye başlamak...
Bugün üyesi olduğum Konsey dahil, Avrupa kurumlarının tümünde ciddi bir fonksiyon ve prestij kaybı yaşanıyor.
Bunu ben demiyorum; Jagland (AK Genel Sekreteri), Schulz (AP Başkanı) da ifade ediyorlar.
"Acınacak haldeyiz" diyordu geçenlerde Schulz, Jagland da Avrupa'nın ekonomik ve siyasi olarak gittikçe cüceleştiğini...
Bunun çeşitli nedenleri var tabii.
Ama krizin "işletim sistemi", yani temel değerlerdeki çürümeyle ilgili olduğunu da biliyoruz.
Avrupa, "Aydınlanma"nın fişekleyicisi olan "Kendini eleştirme" gücünü yitirmiş durumda.
Diğer kültürlere, farklılıklara saygı duymayan, "Bu işler burada böyle yapılır" dayatmasından da vazgeçmeyen bir kibir.
İnsan üzülüyor. Avrupa değerli bir uygarlık; hızlı bir şekilde Le Penleşiyor, dazlaklaşıyor.
Nüfus yaşlanırken, ekonomi kötüye gidiyor.
Ve artık gidip de soyabilecek sömürgeler bulmak kabil değil.
Seçimlere katılım düzeyi yüzde ellilerin altında.
Acaba gerçekten katılmaya değecek bir AB olacak mı yakın zamanda, onu bile öngöremiyoruz.
***
Türkiye Avrupa Konseyi'nn kurucu babalarından.
Ve Türkiye ile ilgili bir raporu dün itibarıyla "oyladık." Sonucu bilmiyorum, çünkü bu yazıyı öğlen arasında yazıyorum.
Raporun başlığı "Türkiye'de demokratik kurumların işleyişi".
Tüm çabamıza, sayısız görüşmelere rağmen, Türkiye'nin hiçbir görüşü rapora yansımadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlunun dahi rapora yansıtan
Sırp raportör Natasa Vuckovic, Türkiye tarafı ile yapılan görüşmelerden bir cümleyi dahi rapora almadı.