Başkanlık Erdoğan’a değil, Türkiye’ye lazım...
“Yeni Dünya düzeni” mi yoksa “Enerji kaynakları ve yolları için son boğazlaşma” mı desek, Türkiye’nin içine de sirayet eden bir cehennem yaşanıyor. Hem de ülkemizin güneydoğu...
“Yeni Dünya düzeni” mi yoksa “Enerji kaynakları ve yolları için son boğazlaşma” mı desek, Türkiye’nin içine de sirayet eden bir cehennem yaşanıyor. Hem de ülkemizin güneydoğu sınırlarının hemen ötesinde.
Yetmişe yakın devlet tabii ki Suriyeli ve Iraklılar ölmesin diye değil, pastadan daha fazla pay kapmak için buralarda at koşturuyorlar. Hem de terör örgütleriyle işbirliği yaparak.
Gaziantep’te HDP ve Alevi derneklerini hedef almak üzereyken baskına uğrayan DEAŞ’li militanlar kendisini patlatıyor. Üç kahraman polisimiz daha şehit oluyor.
Türkiye’nin bu oyunda mutlaka masada olması lazım. Masada olması için evin içinin derli toplu olması, siyaset kurumu ve sivil/askeri idari yapının hedef birliği içinde çalışması şart.
Nitekim Türkiye’yi iki yüz yıldır angaryalardan başını kaldırmamasını sağlayarak oyundan düşürmüşler. Oysa Türkiye’nin oyunda kalmayı istemesinin hiçbirinde olmayan geçerli bir nedeni var: Türkiye’nin güvenliği komşularının güvende olmasında yatıyor. Oysa şu anda Suriye ve Irak’ta demografiye aykırı şekilde terör koridorları, mezhep devletçikleri kurulmak isteniyor.
Hiçbir güçlü ülke yanıbaşında bunlar yaşanırken seyirci kalamaz.
Yönetim sistemimizin bir an evvel efektif, milli/yerli, özgün ama çağdaş bir şekilde reformdan geçirilmesi gerekiyor. Türkiye koalisyonlarla yönetilebilecek, vesayetle idare edebilecek bir ülke değildir.
Nitekim, 17/25 Aralık’tan sonra Cumhurbaşkanı’nın tüm çabası ve kişisel etkisine rağmen devletin paralelden temizlenmesi noktasında dirençle karşılaşıldı. Çünkü rejim kadorcu bir sisteme teslim edilmiş. Eğitiminden kariyer aşamasına kadar bu böyle.