Batı’daki Erdoğanfobia’nın nedeni...
Sizler bu yazıyı okurken umuyorum ki biz Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi güz oturumunu tamamlamış ve Strasburg’dan ülkemize dönmüş olacağız. Perşembe günü sabah oturumunda 15 Temmuz darbesi ve arkasından...
Sizler bu yazıyı okurken umuyorum ki biz Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi güz oturumunu tamamlamış ve Strasburg’dan ülkemize dönmüş olacağız.
Perşembe günü sabah oturumunda 15 Temmuz darbesi ve arkasından yaşanan gelişmeler tartışılacaktı.
Bir gün önce Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu çok iyi bir konuşma yaptı. Hamasetten uzak ama kararlı, dikleşmeden dik durarak soruları cevapladı. AKPM başkanlığı yapmış olduğu için de burada ciddi bir itibar ve çevreye sahip. Süreyi de çok başarılı kullandığı için şov yapmak isteyenlere fırsat vermemişti.
Güz oturumunda Türkiye’yi “dövmek” isteyenler oldukça mutsuzdular. HDP’liler de debelenip durdular. Onlara birkaç mimli radikal eklendi vs. Ancak Türkiye için herhangi bir subjektif karar çıkartmaları mümkün olmadı.
Perşembe günkü oturum bu altyapı ile başladı. Delegasyon Başkanımız Talip Küçükcan’ı özellikle tebrik etmek lazım. Hem ikili ve heyet görüşmelerinde arka planda, hem de genel kurulda yaptığı güçlü konuşmayla çok etkili çalıştı. Delegasyonu da iyi motive etti.
Türkiye adına konuşan CHP’li Gülsün Bilgehan’a de teşekkür etmek isterim. Türkiye’deki durumu çok iyi izah etti. Eleştirilerini de yaptı ama objektiviteden hiç kopmadı. İşte yapıcı, yerli ve milli muhalefet böyle olur dedirtti.
Ben ise konuşmamda FETÖ’nün yeni nesil bir terör örgütü olduğunu ve bunun meseleyi anlamayı zorlaştırdığını ifade ettim. Ancak bu belanın sadece bizim meselemiz olmadığını, bir süre sonra birçok ülkenin “Bizi de bu beladan kurtarın” diyerek Türkiye’den asistanlık isteyebileceğini belirttim.