CHP’nin önlenemez savruluşu: Nereye kadar?
Birkaç gündür siyasete dönük suiistimaller üzerinden CHP’nin girdiği yolun tehlikelerinden bahsediyorduk. CHP, birçok kusuruna rağmen, söz konusu ülkenin üniter yapısı, toprak bütünlüğü ve...
Birkaç gündür siyasete dönük suiistimaller üzerinden CHP’nin girdiği yolun tehlikelerinden bahsediyorduk. CHP, birçok kusuruna rağmen, söz konusu ülkenin üniter yapısı, toprak bütünlüğü ve terör örgütlerinin faaliyetleri olduğunda, Kılıçdaroğlu dönemine kadar tutarlı bir çizgi izlemişti.
Deniz Baykal malum kaset komplosuna sonrasında 10 Mayıs 2010’da istifa etmişti. Bir sene sonra 22 Nisan 2011’de ise aynı komplo MHP’ye yönelmiş, aralarında genel başkan yardımcılarının da olduğu 10 MHP’li istifa etmek durumunda kalmıştı.
Bugün bu kaset komploları FETÖ soruşturmasına dahil edilmiş durumda. Buradan açıkça çıkartılabilecek sonuç, FETÖ’nün aracılığıyla üst aklın Türkiye siyasetini dizayn etmeye soyunduğudur. Bu dizaynın amacı bellidir: Türkiye’den üç başkent çıkartacak bir bölünmeye gitmek üzere toplumu ve siyaseti marjinalleştirmek, şiddeti yükseltmek, devletin kendisini koruma refleksini yitirmesini sağlamak, asayişi/istikrarı bozarak değişik toplumsal kesimleri birbiriyle karşı karşıya getirmek…
(Bu yöntem 19. Yüzyıl’da “Şark Sorunu” ile denenmiş ve başarılı olmuştur. Bu dönemden dersler çıkarılmalıdır.)
AK Parti’nin bir türlü çatlamaması, Erdoğan’ın bir türlü hal, olmadı izole edilememesi, üst akla siyasette arkadan dolanma, terör örgütleriyle işbirliği yapma seçeneğini denemeye itmiştir.
Bu kapsamda, Devlet Bahçeli’nin salı günü yaptığı grup konuşmasında CHP ve Kılıçdaroğlu’na getirdiği eleştiriler daha bir anlam kazanıyor.