En zoru, kavram ve kurumları yaratmak…
Son 13 yılın devrimci hareketi AK Parti'nin yaptığı reformlar, sürece önce gizli sonra da açık şekilde paralel örgütün manipülasyonları ve tarih sahnesinden çekilmekte olan eski Türkiye aktörlerinin...
Son 13 yılın devrimci hareketi AK Parti'nin yaptığı reformlar, sürece önce gizli sonra da açık şekilde paralel örgütün manipülasyonları ve tarih sahnesinden çekilmekte olan eski Türkiye aktörlerinin çelmeleri da eklendiğinde kervan yolda düzülür mantığında ilerledi.
Birkaç yazıdır değindiğim “sekülerleşme tezi”ne göre kurulmuş kurum ve üretilmiş kavramlarla deli gömleğine sokulmuş Türkiye, dindarların öncülüğünü ettiği reformlarla kendini yeniden bulmaya, tarif etmeye ve kurmaya çalışıyordu.
Batı Osmanlı'yı yıkmak için Aydınlanma sürecine denk gelen bir zaman diliminde uğraş vermiş, onu haklı olarak kurucu ötekisi olarak algılamıştı. Batılı kurum ve kavramlar, askeri ve bilimsel başarılarla birlikte, sadece bölgesel olarak değil, zihinsel olarak da Osmanlı ve yeni Türk elitini (Jön Türkler, İttihatçılar, liberaller, komünistler) ele geçirmişti.
Sultan Abdülhamid bu anlamda son direnç noktasıydı ve doğrusu Osmanlı'nın daha yumuşak bir geçiş için şartları uygun değildi. “Premodern” Abdülhamid karşısında oluşan ittifakın “batıcı” ve “sekülerleşme tezini kabul edenlerden” oluşması bir tesadüf değildi.