Haydi herkes Yenikapı’ya!

Milletimizin 15 Temmuz gecesi ve sonrasında darbe ve işgale karşı tanklara, F16’lara ve FETÖ’cü teröristlere karşı sergilediği yerli ve milli duruşun yarattığı atmosferin devam etmesinin önemi çok...

Milletimizin 15 Temmuz gecesi ve sonrasında darbe ve işgale karşı tanklara, F16’lara ve FETÖ’cü teröristlere karşı sergilediği yerli ve milli duruşun yarattığı atmosferin devam etmesinin önemi çok büyük.

Tabii bu mesaj herkese dönük; ama sanırım vazife çıkarması gereken birinci aktör TBMM; yani halkın vekil olarak seçip kendi namına hizmet etmekle görevlendiği siyaset çevresinin toplandığı Meclis’imiz.

15 Temmuz pek çok ezberi bozdu. Bu ezberlerin başında milletimizin kendi içinde kutuplaştığı, etnik ve mezhepsel nitelikleri ile ayrıştığı iddiası geliyordu. Ben buna her zaman karşı çıkmış, halk arasında tezahür eden durum ile üst yapılarda görünen fotoğraf arasında ciddi bir fark olduğunu iddia etmiş, kutuplaşma/otoriterleşme/ataerkillik gibi söylemlerin ya ezber, ya da mühendislik olduğunu ifade etmiştim.

Bu mühendisliğin, Erdoğan dönemini kapatmayı arzu eden kesimlerin, toplumsal destek yaratma çabası olduğunu da söylemiştim. Yurt dışında işleri kolaydı; ancak yurt içinde meşruiyeti o kadar yüksekti ki, Erdoğan dönemini kapatmak için topluma onun adını anmadan bazı argümanlar, simülasyonlar göstermek gerekiyordu. Sadece CHP tabanını etkilemek yeterli olmazdı, (Gezi’de bu görülmüştü) muhafazakâr kitle ile Erdoğan’ın muhabbetini de seyreltmek gerekiyordu.

Ama 15 Temmuz’da anlaşıldı ki, millet Erdoğan’ın değerini muazzam bir şekilde anlamıştı. Onun ülke liderliğinin Türkiye’nin birlik ve beraberliği için çok önemli bir kilit taşı olduğu zaten idrak etmişti.

Bugün milletin yüzde 79’u, Erdoğan’ın 15 Temmuz’da çok başarılı, milli ve yerli bir liderlik sergilediğini ifade ediyor. Şüphesiz bu, AK Parti tabanının çok ötesinde bir orandır. Erdoğan’ın sadece kendi doğal tabanı değil, 79 milyonun menfaatini, ülke bütünlüğünü çok mükemmelen müdafaa ettiğini CHP, MHP ve HDP’liler de ifade ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbe sürecinde muhalefet partilerinin genel başkanlarıyla yakın çalışması, onları kabul etmesi, davaları geri çekmesi, onların darbenin püskürtülmesindeki pozitif etkilerini sürekli onore etmesi ve yaptığı özeleştiriler toplumda büyük memnuniyet yaratıyor.

Öte yandan, Başbakan Binali Yıldırım bu süreçteki yüksek performansı, cesaret ve sağduyusu, özgüveni ve samimiyeti ile ülkenin başka bir kazanımı oldu. Erdoğan ile senkronize şekilde işine odaklanması büyük takdir topluyor. Siyaset, 15 Temmuz’da halktan aldığı güç ile o kadar iyi bir sınav verdi ki, bu performansın bir geleneğe dönüşmesi, sonra da işbirliği içinde sistemleşmesi Türkiye’nin özlemle beklediği bir devrim olacak.

Bahçeli, her krizde olduğu gibi milli ve yerli duruşunu darbe/işgal sırasında da hiç tereddüt etmeden sergiledi, milletin gönlünde taht kurdu. Böylelikle partisini ele geçirmeye çalışan güruhun da foyası ortaya çıktı, MHP krizi resmen bitti.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Keşke o kadar basit ve kolay olsa… 26 Eylül 2020 | 272 Okunma Model çok net… 24 Eylül 2020 | 377 Okunma Basit bir tartışma değil… 19 Eylül 2020 | 287 Okunma Beceremedin Macron… 17 Eylül 2020 | 495 Okunma Bana dostunu söyle... 12 Eylül 2020 | 2.004 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar