“Kan” geçmişi temizler mi?
2010 baharında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a tertip edilen “kaset” operasyonuyla göreve gelmiş olmak zaten çok kötü ve şüpheler uyandıran bir başlangıçtı. O zaman da yazmış ve iddia...
2010 baharında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a tertip edilen “kaset” operasyonuyla göreve gelmiş olmak zaten çok kötü ve şüpheler uyandıran bir başlangıçtı. O zaman da yazmış ve iddia etmiştim; CHP bu anafora karşı dik durmalı ve Baykal’a ne olursa olsun sahip çıkmalıydı. Kaldı ki bu tarihler, CHP’nin cemaat ile sözde kanlı bıçaklı olduğu günlerdi. Siyasi tamahkârlık sergilemek yerine Kılıçdaroğlu Baykal’ın yanında dursaydı, önünde sonunda bu koltuk kendisine layık görülebilecekti. Böyle olmadı… CHP halktan kopmuş ve hiziplere bölünmüş zayıf bir içyapıya sahip olmanın bedelini ağır biçimde ödedi, ödeyecek. Atatürk’ün koltuğu şaibeyle el değiştirdi. Bu tarihten sonra da CHP bir yandan Gülen çizgisinde hareket ederken, ulusalcı kimliğini dahi kaybederek mezhepçilik yapan bir partiye dönüştü. Kılıçdaroğlu Meclis çatısı altında Gülen imalatı kasetleri kullandı. Baykal’ın bile isyan ettiği ölçüde HDP ile yakınlaştı, benzeşti. Genel başkan yardımcısının imzasını taşıyan ve terörle mücadelede yüzlerce şehit veren güvenlik güçlerini suçlayan raporlar ortalıkta uçuşmaya başladı.