Kılıçdaroğlu sadece küfürbaz mı, yoksa...
Ben açıkçası Sayın Kılıçdaroğlu'nun hafife alındığını, üstlendiği işlevin sadece “beceriksizlik”, “küfürbazlık”, “politik niteliksizlik” veya “koltuk...
Ben açıkçası Sayın Kılıçdaroğlu'nun hafife alındığını, üstlendiği işlevin sadece “beceriksizlik”, “küfürbazlık”, “politik niteliksizlik” veya “koltuk sevdası” gibi dar tanımlarla geçiştirilemeyeceğini düşünüyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun rolü gerçekten de “tarihi” bir öneme sahip ve geçiştirilemez.
Ancak bu rolü doğru tanımlamalıyız. Kılıçdaroğlu inandığı/adandığı bir dava/ideoloji için mücadele veren organik bir siyasi mi, yoksa kollektif bir mühendisliğin CHP'nin liderlik makamına atadığı bir “emekçi” mi?
Dünkü giriş yazısında şöyle ifade etmiştim.
“Haliyle, tabanınızı ikna etmek gibi zor, emek ve zaman isteyen bir çabayı zaten gözden çıkarmışsanız, siyaset dışı ittifaklar kurmak öncelikli işiniz olur. Odak, alt etmeniz gereken düşman aktöre (Liderlik, örgüt ve tabana) yönelir. Zaten kendi hedef kitlenizi gözden çıkardığınız için, bu iş için size epeyce boş zaman kalacaktır.
İşte Sayın Kılıçdaroğlu, bu ikinci yol için mükemmel bir tercih olmuştur. Eklektizme muhtaç bu rol, ancak Sayın Kılıçdaroğlu gibi her duruma uyumlu bir aktörce uygulanabilir.”
Belki de, organik bir siyasetçi değil, eski tip bürokrat sınıfından geldiği için bu görev için gerekli özelliklere sahip olduğu için seçilmiştir. Ama gerçekten “iyi” bir tercih olmuştur. Sayın Kılıçdaroğlu'nu üstlendiği fonksiyona uygunluğu açısından “oyun hamuru” olarak nitelendirmek doğru olacaktır. Her şeyi söyleme, yapma, sonra o söylediklerini ve yaptıklarını reddetme ve bundan hiç sıkılmama...