Ok yaydan çıktı…
Türkiye’nin yaşadığı olağanüstülüklerin dünyanın yeni yüzyıldaki güç dengelerinin nasıl oluşacağına dair verilen mücadele ile doğrudan ilgili olduğunu...
Türkiye’nin yaşadığı olağanüstülüklerin dünyanın yeni yüzyıldaki güç dengelerinin nasıl oluşacağına dair verilen mücadele ile doğrudan ilgili olduğunu görüyoruz.
Ülkenin altüst oluştan etkilenmemesi mümkün değil; zira 100 yıl önce yeni dünya düzeni Osmanlı’nın yıkılışı temelinde inşa edildi. Şu meşhur Sykes-Picot’ya kadar Osmanlı sonrası dünya paylaşımı üzerine toplam beş açık/gizli anlaşma yapıldı. Sevr de onların sonuncusuydu.
Türkiye öz topraklarına dahi müdahaleyi ima eden Sevr’i parçaladı attı ama, mesela Sykes-Picot’ya gücü yetmedi. Yetmesi için ya Sultan Abdülhamid’i hal etmemiş ve 1.Dünya Savaşı’na girmemiş ya da bu savaşı Almanya ile kazanabilmiş olması gerekiyordu.
İttihatçı troykanın hayalperst hedeflerle 1.Dünya Savaşı’na girmesinin ne kadar yanlış olduğunu, Çanakkale ve Kut’ül Amare savaşlarını kazandıktan kısa bir süre sonra İstanbul ve Kut’ül Amare’yi elimizle İngilizlere teslim ederken anlamıştık. Almanya’nın piyadesi olmanın bedelini acı bir şekilde ödedik.
Bugün bu düzenin artık kendi cüssesini taşıyamıyor olması, yeni bir dünya düzeni kurmayı zorunlu kılıyor. Ortadoğu ve Türkiye hâlâ coğrafya olarak iktidar üretilen bir yer. Sadece petrol ve doğalgaz yatakları nedeniyle değil; dünyayı birleştiren bir merkez olma özelliğiyle de.
Artık ne Ortadoğu, ne Asya, ne Güney Amerika ne de Türkiye eskisi kadar kolay kontrol edilebiliyor. Türkiye’yi 2002’ye kadar laikçi elit ve bürokratik vesayet ile uzaktan yönetebilmişlerdi. Hangi siyasi meşrepten olursa olsun, milli ve halkçı liderlerin ataklarını da darbelerle kestiler.