Sezon finaline doğru geçmiş sezonların kısa bir özeti…
Türkiye’nin bu zor dönemeçten kazasız belasız ve hatta daha da güçlenerek çıkmasının en önemli kaldıracına sahibiz; o da millettir. Millet derken, sadece bir partinin seçmeni veya teşkilatından...
Türkiye’nin bu zor dönemeçten kazasız belasız ve hatta daha da güçlenerek çıkmasının en önemli kaldıracına sahibiz; o da millettir.
Millet derken, sadece bir partinin seçmeni veya teşkilatından bahsetmiyorum. Böyle düşünen varsa büyük hata eder. Millet, hangi ırktan, mezhepten, meşrepten, dinden, görüşten olursa olsun, çoğulluk üzerine oturan topyekun bir bütündür. Esasen emperyalistler de bu bütünü parçalayarak bir ülkeyi tüm kaynaklarıyla içeriden ele geçirirler. (Böl/Yönet.)
19. Yüzyıl’daki Batılılaşma hikayemiz maalesef bu kötücül yöntemle elimizden çalınmıştır.
18. Yüzyıl’da Batı’nın askeri ve siyasi alanda ezici bir biçimde üstünlüğü ele geçirmesi bir vakadır. Bu vakaya karşı Osmanlı siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal düzenin ihyası için Batılılaşma hareketine girişmiştir.
Ama maalesef Batı dünyası hakkında bilgi edinebilmek için Avrupa’ya gönderilen ilk nesil elçilerimiz bu etkili kültür tarafından zihinsel/duygusal olarak ele geçirilmiş, devamı da böyle gelmiştir. Askeri ve idari reform için ülkeye çağrılan ecnebi uzmanlar da çoğunluk ajandılar. Devlet bürokrasisi ve yeni aydınlar Batı’ya biat etmiş, kendi yönetimlerini düşman bellemişlerdir. (Kaideyi bozmayan istisnaları hariç tutuyoruz.)
Sultan 2. Abdülhamid, dönemin süper güçleri Rusya, İngiltere ve Almanya arasında bir denge kurmuş, hangisi Osmanlı’ya tehdit haline gelirse, diğer bir veya ikisini onun karşısına çıkarmıştı. Askeri ve ekonomik zayıflığı diplomasi ile gidermekte pek mahirdi.
1908 tertibi ile İttihatçılara geçen yönetim, aynı zamanda Almanya’nın eline geçmiş oluyordu.Batı hayranı, tecrübesiz bu kuşak olmaz hayallere kapılarak Almanya yanında onu yok edecek emperyal bir savaşa piyade olarak katıldı. Mustafa Kemal’in Enver ve Talat’a olan öfkesinin nedeni buydu ki, kendisi yönetime geldiğinde diplomasiye geri dönülmüş, Türkiye bir yandan milletin fedakarlığı, öte yandan kartların doğru oynanmasıyla yoktan var edilebilmişti.