Son Osmanlı...
100 yıl önce mayıs ayında Britanyalı diplomat Mark Sykes ve Fransız mevkidaşı François Georges-Picot Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşmak üzere hummalı şekilde...
100 yıl önce mayıs ayında Britanyalı diplomat Mark Sykes ve Fransız mevkidaşı François Georges-Picot Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşmak üzere hummalı şekilde çalışıyorlardı.
Masada birkaç tane harita vardı.
Sykes-Picot’nun başlangıç aşamasında Çarlık Rusya’sı da bu gizli anlaşmaya taraftı. Ancak Bolşevik devrimi planları altüst etti. Bolşevikler anlaşmayı faş ederek geri çekildi. Sovyetlerin içine dönmesi, Britanya’da halkın hükümete ağır “savaşma” baskısı, Yunanlıların yalnız bırakılmasıyla sonuçlandı.
Mustafa Kemal de bu fırsatı iyi kullandı. Tabii Batı tipi laikçi bir ülke kurma vaadini ön planda tutarak…
Peki böyle sonuçlanmasa ve Sevr mümkün olsaydı ne olurdu?
Suriye’de bugün ne oluyorsa o!
Hangi harita olursa olsun, bu tüm halklar için bir yanılsamaydı çünkü. Onların sebil akıtılacak kanlarına ihtiyaç vardı, tüm vaatler bunun içindi…
Trakya ve Anadolu’da bugün birden çok Halep oluşmuş, kardeş kardeşi öldürüyor olacaktı. Bundan ne Kürtler, ne Araplar, ne Ermeniler kazançlı çıkacaktı. Halkların böyle bir talebi de yoktu. Üstyapılar Batı ideolojileri tarafından fethedilmişti.
Aynı fethi Almanlar İttihatçılar üzerinde uygulayarak Osmanlı’yı emperyal bir savaşa sokmuş ve nihai çöküşü sağlamışlardı. Niyetleri Osmanlı üzerinden Ortadoğu’da Alman usulü bir Sykes-Picot paylaşımını kendi adlarına yapmaktı. Savaşı kazanmış olmaları halinde, zaten fethettikleri İttihatçıları istedikleri gibi yönlendirme gücüne sahiptiler. Osmanlı bir Alman sömürgesi olacaktı.
Şunu anlatmaya çalışıyorum; bu coğrafyanın halklarının birlik olmak dışında bir şansları yoktur. Böl/yönet labirentinin tek çıkış yolu, Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin ve tüm yerli halkların iş/birliğinden geçer. Bunun dışında bugün PKK/HDP’nin içine düştüğü “kullan at” rolünden başka bir seçenek bulunmamakta.
Osmanlı, bu oyuna yenik düştüyse, en güçlü yönünü koruyamadığı için oldu bu. Adalet merkezli, çoğulcu yönetim…
İşte Sayın Erdoğan’ın bu kadar nefret çekmesi, bu birliği eşit yurttaşlık merkezi etrafında yeniden kurmak istemesinden. Ülkenin içinden bahsediyorum, emperyal hedeflerden değil. Erdoğan İttihatçı troyka gibi emperyal hayaller peşinde de değil. Öyle olsaydı, onun kafasını çelip tersten tuzağa düşürecek bir Almanya her zaman bulunurdu.