Yaşam biçimleri baskı altında mı?
Ülkemizde birçok tartışmanın “yaşam biçimleri”ne atıf yaptığını ve bu tartışmaların esasen siyasi tartışmalar olduğunu gözlemliyoruz. En alakasız görünen bir hadise dahi...
Ülkemizde birçok tartışmanın “yaşam biçimleri”ne atıf yaptığını ve bu tartışmaların esasen siyasi tartışmalar olduğunu gözlemliyoruz. En alakasız görünen bir hadise dahi, önce yaşam biçimleri bağlamına alınıyor, sonrasında ise siyasi alana taşınıyor. “Damadına âşık olan kayınpeder” olayında da aynı şeyi yaşadık. Bu adeta bir hastalığa dönüşmüş durumda. Çünkü buradan onlarca yıl “ekmek” yediler.
Osmanlı/Türkiye’nin modernleşme hikayesinde, Cumhuriyet’in kuruluşunda ve hâlâ Batılılaşma son derece sığ bir zeminde anlaşıldı. Kılık kıyafet, sanatla kurulan ilişki, kadın, içki, cinsel tercihler… Bunlar her zaman politik zemine taşınarak tartışıldı. İçki içmek ve Batı müziği dinlemek, Batılı gibi giyinip, davranmak, modern olmanın alamet-i farikası sayıldı. Ama bundan da öte, ülkenin kimler tarafından sahiplenildiği veya yönetildiğiyle de ilgili işaret anlamı taşıdılar.
Aslında CHP de tamamen bu alanlarda dezenformasyon yaratıp bunun ekmeğini yiyen bir kulübe dönüşmüş