Yaşasın Garibanokrasi...
Adını koymadan “millet”/“milletleşmek” üzerine yüzeysel, lakin fikir verdiğini düşündüğüm bir seri yazmış oldum son üç yazıdır. (Kemal Karpat Hoca’ya göre de en...
Adını koymadan “millet”/“milletleşmek” üzerine yüzeysel, lakin fikir verdiğini düşündüğüm bir seri yazmış oldum son üç yazıdır. (Kemal Karpat Hoca’ya göre de en önemli meselemiz budur.)
Geçmiş bazı yazılarımda ise sık sık kutuplaşmanın, (üzerine yıkılmaya çalışıldığı gibi). Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylem ve pratiklerinin değil, tarihin ve toplumsal dinamiklerin bir ürünü olduğunu iddia ediyordum.
Kutuplaşmanın bize özgü nedeni sekülerleşen/başkalaşan azınlık bir kesim ile geleneksel kültürel yapılarını muhafaza eden geniş kesimler arasında yaşanan yarılma idi. Geniş kesimler hep gariban, azınlık unsurlar iktidar olduğundan uzun süre sanki bir denge durumu varmış gibi gözüktü. Oysa yoktu; mutlu azınlık dışında herkesin canı çıkıyordu. Menderes’in idamı garibanların dönüşünü yarım yüzyıl öteleyecekti.
Sekülerlerin hatası bu dönemin sonsuza kadar süreceğine inançları oldu. (Erdoğan olmasa iyice zayıflatılmış Türkiye’yi çoktan Sevr 2.0’a razı etmişlerdi