Çileli hayat –II
Peyami Safa, İstanbul’a geldikten sonra Almanca bilen Celaleddin Ezine’ye Jenni’nin mektubunu verdi. O da tercüme edip, Peyami Safa’ya getirince şunu söyledi: ‘Bu hanım Rilke gibidir.’ Peyami Safa mektubu okumaya...
Peyami Safa, İstanbul’a geldikten sonra Almanca bilen Celaleddin Ezine’ye Jenni’nin mektubunu verdi. O da tercüme edip, Peyami Safa’ya getirince şunu söyledi:
‘Bu hanım Rilke gibidir.’
Peyami Safa mektubu okumaya başladı:
‘Albert halamın kocasıdır. Üniversitede tanışıp evlendiler. II. Dünya Savaşı’nın bitmesine yakın Albert’in cephede kaybolduğu haberi geldi. Halamın bunalımlı günleri hala hatırımdadır. Berlin’e giden halam bir daha geri dönmedi. Savaş bittikten sonra Albert geri geldi. Halamın kaybolmasını öğrenince çıldırma derecesinde bir üzüntüye kapıldı. O dönemde lisede okuyordum. Okuldaki Amerikalıların bir takım yakışıksız hareketleri ile karşılaştım. Bunlar bende erkeklere karşı nefret duygusu oluşturdu. Erkekleri iğrenç canavarlar olarak görüyordum. Karar vermiştim evlenmeyecektim. Beni durmadan rahatsız ediyorlardı; bu davranış yüzünden sokağa çıkamaz oldum. Benim bu durumum Albert’i samimi olarak üzüyordu. Bu durumdan beni ancak evlilik kurtarabilirdi: O yine bir enişte, halamın kocası olarak kalacaktı. Siz şimdi bu gerçeği bilen üçüncü insansınız. Bunu size Hamburg’ta bulunduğunuz sırada söylemek istemedim. Küçük hesapların dışında, merhamet duygusunun emrinde bir insansınız. Bunu da eşinize karşı derin ve değişmez davranışınızdan anlıyorum. Şimdi size bir teklifte bulunuyorum. İstanbul’a yanınıza geleyim. Ev işlerinizde ve hanımınızın bakımında size yardımcı olabilirim. Bana ne düşündüğünüzü yazınız.’
Bunun üzerine Peyami Safa, Celaleddin Ezine’ye kısa bir mektup yazdırdı:
‘Hanımım felçli, ama aklı başındadır. Onun üzülmesini istemem.’