Göç zenginliktir, korkuya gerek yok
Bir hafta sonu Taksim’in oteller bölgesinde sayıları dikkat çekecek kadar çoğalan Arapça tabelalar arasında yürürken, bir kafeteryadan kulağınıza maç yayınının sesi ulaştığında...
Bir hafta sonu Taksim’in oteller bölgesinde sayıları dikkat çekecek kadar çoğalan Arapça tabelalar arasında yürürken, bir kafeteryadan kulağınıza maç yayınının sesi ulaştığında, hangi Türk takımı hangi kaleye gol attı diye merak ederseniz, karşınıza o sırada gol atmış olan hiç tanımadığınız bir Arap ligi takımının coşkulu taraftarları çıkabilir.
Biraz daha yürüyüp, meydanı gören en merkezi yerde, uçuk fiyatla kira ödendiğini tahmin edebileceğiniz baklavacılardan birine girip “İşler nasıl” diye sorduğunuz takdirde, “Abi müşterilerimizin yüzde 80’i Arap. Onlar olmasa burayı açık tutamayız” cevabını alabilirsiniz.
Yürümeye devam edip, Şişhane’den aşağı Haliç’e doğru eğildiğinizde, Boğaz turu yapan teknelerin müşteri çekmek için Arapça davet yazıları ile karşılaşırsınız.
Buraya kadarını kendi gözlemlerim, tanıklıklarım üzerinden aktardım.
Şayet yürümeye devam eder, Unkapanı köprüsünden Fatih’e çıkarsanız, o bölgedeki değişimi bir Fatihli size daha iyi anlatabilir.
Hazır olun, sorumuz herkesin çalıştığı yerden geliyor: