Ara Güler eşsiz bir arkadaş ve dünya çapında bir ustaydı
1960'ların sonunda Ara Güler'le birlikte Almanya'daydık... "Misafir işçi" kavramı henüz benimsenmeye başlamıştı. Almanya'daki Türk işçilerinin yaşamlarını konu alan bir dizi röportaj...
1960'ların sonunda Ara Güler'le birlikte Almanya'daydık...
"Misafir işçi" kavramı henüz benimsenmeye başlamıştı.
Almanya'daki Türk işçilerinin yaşamlarını konu alan bir dizi röportaj yapıyorduk.
Ara fotoğrafları çekiyor, ben de yazıyordum. Münih'te, Frankfurt'ta, Hamburg'da ve Köln'de "Heim"ları, kahvehaneleri dolaşıyorduk. O dönemde Cumhuriyet'teydim...
Ford fabrikasında
Köln'de Ford fabrikasına gittik.
Yüzlerce Türk işçi çalışıyordu bu fabrikada...
Fabrika üç vardiya çalışıyor, neredeyse her dakika bir otomobil çıkıyordu montaj kayışlarından.
Fabrikadaki Türk işçilerle söyleştikten sonra, gece geç vakitte otomobillerin çıktığı kayışların başına geldik. Ara kamerasını gözüne dayadı, objektifi ayarladı ve "Kayışı durdurun" diye bağırdı oradaki Türk işçilere...
Nasıl anlatılabilir ki?
İşçiler şaşkındı. Biri yanıma geldi "Bu arkadaş fabrikayı durdurun diyor. Ne yapmak istiyor ki" dedi.
Ona Ara Güler'in mükemmel bir fotoğraf çekmek için Ford fabrikasının üretimini durdurmak istediğini anlatsam, herhalde anlamazdı. Ama Ara Güler böyleydi işte. İki elinin başparmakları ile işaret parmaklarını bir kare şeklinde birleştirir ve objektifine girebilecek görüntülere önceden o kareden bakardı.
Arkadaşımdı
Hem meslektaşım, hem çok sevgili bir arkadaşım, hem de yapıtlarına hayran olduğum seçkin bir fotoğraf ustasıydı Ara Güler. Evlendim, önce çocuklarım, daha sonra torunlarım oldu. Ara Güler yaşamımın her dönemini fotoğrafladı.
Birlikte kahkahalarla dolu serüvenler yaşadık. Topkapı'da Levni'nin, Matrakçı Nasuh'un minyatürlerinin fotoğraflarını çektik. Ayasofya'nın orta yerine Sinar'ını kurmuş ve objektifi bir saat açık bırakmıştı. Biz o sırada Sultanahmet köftecisine gitmiş, köfte piyaz yemiştik.
Güldüren anılar
Her anısı insanı güldürürdü... Bir İngiliz asilinin genç kızına tutulmuştu yıllar önce. Kızı götürebileceği bir evin anahtarını arkadaşından almış.
Arkadaşı "Sakın ışık yakma, hiç gürültü yapma, kimse görmesin, duymasın" diye şiddetle uyarmış Ara'yı... Ertesi gün bana gazeteye geldi. "Dün akşam o daireye İngiliz kızla birlikte girdim. Karanlıkta bir yokuş çıktık, sonra o yokuştan indik" diye anlattı yaşadıklarını. Meğer o daireyi su basmış ve salondaki parkeler tavana kadar şişmiş...
Eşsiz bir arkadaş, gerçek bir ustaydı...
Onu çok özleyeceğim.