Aynı kaderin insanları birbirine bu kadar düşman olmamalı
Aynı tarihin, coğrafyanın, geleneklerin ve en önemlisi aynı kaderin ortakları olan insanların, kamplaşıp birbirlerinden nefret etmelerini anlamak kolay değil... Siyasi görüş farkları yüzünden yıllanmış...
Aynı tarihin, coğrafyanın, geleneklerin ve en önemlisi aynı kaderin ortakları olan insanların, kamplaşıp birbirlerinden nefret etmelerini anlamak kolay değil... Siyasi görüş farkları yüzünden yıllanmış arkadaşlıklarda yolların ayrıldığı bu dönemde, ya şiire ya da mizaha sığınarak belki bir nebze nefes alabilirsiniz.
Örneğin bu kamplaşmaların tam ortasında yaşayan ve hayatı cezaevlerinde ya da gurbette geçen Nâzım Hikmet'in "İnsan değil ağaç olsam" şiirinin dizeleri belki size nefes aldırabilir...
Ağaç olmak
"İnsan değil de ağaç olsam/ Dallarımın arasında rüzgârlar esse/ Yapraklarım, çiçeklerim, meyvelerim olsa/ Mevsimleri yaşasam/ Köklerimle toprağın derinliklerine sarılsam/ Kuşlar konsa dallarıma, yuva bile yapsalar/ Böcekler, karıncalar yollansa içime/ Çürütseler oralarımı/ Ballarım sakızlarım olsa/ Gövdeme bir insan yaslanıp uyusa/ Ben bunları hiç bilmesem/ Sadece ağaç olsam."
Şiir yerine mesela Ezop'un hikâyelerindeki yaratıkların söylemlerinde teselli arayıp, insanların siyasi görüş farkları yüzünden birbirlerinden nefret etmelerindeki anlamsızlığı vurgulamak da mümkündür. Böyle bir Ezop öyküsünü daha önce de hatırlatmıştım...
Öbür solucan
Bahar gelince solucan toprağı delip başını çıkarmış. Gökleri aydınlatan sıcak güneşe, önünde uzanan yeşil kırlara bakmış. Bir ara başını arkaya çevirince, hemen geride bir başka solucanın da salınarak, bahar havasını soluduğunu görmüş... "Hava ne güzel değil mi, sizinle arkadaş olabilir miyim" diyerek öbür solucana kur yapmış. Öbür solucan bu sözlere hiç cevap vermeyince bizim solucan üstelemiş ve "Çok güzelsiniz, sizinle bir ömrü beraber geçirmek isterdim" demiş. Bunun üzerine öbür solucan sinirli sinirli konuşup, terslemiş bizim solucanı... "Aptal solucan. Ben senin kuyruğunum" demiş.