“Düşmanlarımızın sözlerini değil dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız”
Bazen bir konuşmanın bir cümlesi öylesine güçlü bir duygunun yansıtıcısı olur ki, o cümle vecize niteliğini kazanarak literatüre aktarılır... Dün vefatının 14'üncü yılında Aliya...
Bazen bir konuşmanın bir cümlesi öylesine güçlü bir duygunun yansıtıcısı olur ki, o cümle vecize niteliğini kazanarak literatüre aktarılır... Dün vefatının 14'üncü yılında Aliya İzzet Begoviç'i anmak için yapılan toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bazı cümleleri, yukarıda tanımladığımız niteliklere sahipti. Örneğin "İnsan hakları" benzeri kavramları ağızlarından düşürmeyen ve kendilerini dünyaya hukukun ve demokrasinin bekçileri olarak sunan "Batı"nın temsilcilerine gönderilen çarpıcı mesajlar vardı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında.
Tribündekiler
Bu konuşmadaki "Zulmü tribünlerden seyredenler değişmedi. Sahile vuran masum çocuk bedenleri Batı medeniyetinin mezar taşlarıdır" cümlesi bile, söylediğimizi kanıtlamaya yetmez mi?
Avrupalıları kendilerine getirmesi gereken ve doğrularla dolu bu konuşmanın bazı bölümlerini hatırlamalıyız...
"- Bugün Avrupa'nın hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. Irkçılığın arttığı, Neonazi partilerinin hükümet ortağı olduğu bir Avrupa felakete sürükleniyor demektir. Şu anki manzara bir kıyamet senaryosunu çağrıştırmaktadır."
Muhtaç değiliz
"- Türkiye Avrupa'ya muhtaç durumda değildir. Asıl muhtaç durumda olan Avrupa'dır. Onlar görmek istemese de reçete Türkiye'nin tam üyeliğidir. Bu böyle biline. Türkiye altını çizerek ifade ediyorum. Bunun için onurundan asla taviz vermeyecektir."
"- Biz kimsenin oyuncağı değiliz olmayacağız. Biz birilerinin keyfine göre muamele edeceği kapı kulu değiliz olmayacağız. Tehditlerle Türkiye'yi esir alacağını sananlar kendi geçmişlerinden bihaber gafillerdir. Yanılgı içinde olduklarını kısa sürede anlayacaklar."
Dostların sessizliği
"- Eninde sonunda Türkiye'nin sabır ve sağduyusunun meyvelerini toplayacağız. Bu süreçte tıpkı Aliya'nın dediği gibi, hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın sözleri değil dostlarımızın sessizliği olacaktır."
Sabır sınavı
Gerçekten de içinde bulunduğumuz süreç sabrımızın sınavdan geçirildiği bir zaman dilimi değil midir? Dün eski Yugoslavya topraklarındaki soykırımı uzaktan izleyen Avrupalılar, bugün de Ortadoğu'da sahnelenen insanlığa sığmayan oyunları aynı şekilde izlemiyorlar mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Neonazi partilerinin hükümet ortağı olduğu bir Avrupa felakete sürükleniyor demektir" şeklindeki gözlemi doğruları ve acı gerçeği yansıtmıyor mu?