Eski dünyanın kavgalarını yarına taşımayalım
Yurt ve dünya gerçeklerinin gecikmeli algılanması, sade kişilerin değil ülkelerin de krizlere sürüklenmesine neden olabilir. "Şarklılık" şeklinde nitelediğimiz geri kalmış Doğu'nun dünya gerçeklerini...
Yurt ve dünya gerçeklerinin gecikmeli algılanması, sade kişilerin değil ülkelerin de krizlere sürüklenmesine neden olabilir. "Şarklılık" şeklinde nitelediğimiz geri kalmış Doğu'nun dünya gerçeklerini gecikerek algılamasının nedenlerinden biri, bu gerçeklerin Doğu'nun coğrafyalarına yansımasının belirli odaklar tarafından engellenmesi ya da gerçek ötesi şekilde duyurulması olabilir.
Don Kişot ve Oblomov
Gerçekleri ve değişimi gecikerek algılamak ya da hiç algılamamak edebiyat dünyasına da konu olmuştur. Cervantes'in "Don Kişot"u, burjuvazinin oluşmaya başladığı dönmede, kendisini hâlâ bir şövalye sanan bir meczuptur. Ya da Gonçarov'un"Oblomov"u, gerçekleri görmezden geldiği zaman her şeyin eskisi gibi sürebileceğini sanan bir tembel mirasyedidir.
Çin örneği
Mesela Çin 15'inci yüzyılın sonuna kadar dünyaya açık ve denizlere egemen bir ülkeyken, tutucu bir hanedanın tahta geçmesi sonucu içine kapanmıştır. Çin kara sularının dışına çıkan teknelerin kaptanlarının idam edilmesine kadar dayanmıştır bu durum. Bir ayağı, gözü ve kulağı Batı'da, diğer ayağı, gözü ve kulağı Doğu'da bulunan biz Türkler ise, Osmanlı'dan başlayarak gerçekleri ve değişimi algılamak konusunda sürekli ikilemler yaşadık.
Eski ve yeni
Bir bölümümüz dünü bugüne taşımayı, eski koşullara uyan kavramlarla bugünü anlamayı, dünü yarın sanmayı denedik. Bir bölümümüz ise, yurt ve dünya gerçeklerini de, değişimi de algılamak konusunda, gelişmiş ülkelerdeki düşünce odakları kadar hızlı davranabildik. Bu durum sürekli çatışmalara, gerginliklere kaynak oldu. Medrese ile üniversite, yeniçeri ile modern ordu, inanç ile kuşku karşılaşmaları, dramatik içerikli bir düalizme sebep oldu.
İlericilik de eskir
Daha da kötüsü, bir dönemde yeni ve ileri olan duruşların da, belirli süreler sonunda eskiyeceği ve geride kalacakları da kabul edilmedi. Dünün ilericileri bir dönem sonra yeni ve ileri olanı "Tehlikeli", yurt ve dünya koşullarını güncel gerçeğe uyumlu biçimde yorumlamaya çalışanları ise "Hain" ilan etmeye başladılar.