İktidarların "büyük akıl"a dayalı sınavları hiç bitmez
İngiliz yapımı "Kraliçe" (The Queen) başlıklı filmi Digiturk'te yeniden izlerken "Siyasette büyük akıl nedir" sorunsalına yine takıldım. Bugün de iktidarı icraat yapmak yerine kavga etmeye yönlendirenler var...
İngiliz yapımı "Kraliçe" (The Queen) başlıklı filmi Digiturk'te yeniden izlerken "Siyasette büyük akıl nedir" sorunsalına yine takıldım. Bugün de iktidarı icraat yapmak yerine kavga etmeye yönlendirenler var olduğuna göre, bu sorunsalı yeniden ele almak doğru olur. Türkiye'nin bütünlüğüne dönük büyük komploların sahnelendiği bu günlerde, siyasetçilerin "Büyük akıl" kavramını yeniden değerlendirmeleri şarttır.
Lady Diana'nın ölümü
Helen Mirren'in başrolde olduğu 2006 yapımı "Kraliçe" filmini izleyenler hatırlar... Bu filmde Lady Diana'nın, 1997 Ağustos'unda Paris'teki bir trafik kazasında ölmesi ile başlayan bir haftalık süreç ele alınır. O sırada Tony Blair 18 yıl aradan sonra ilk kez İşçi Partisi iktidarı ile Başbakan olmuştu. İngiltere'ye yeniden yapılanmayı ve modernleşmeyi vaat ederek Muhafazakâr iktidarlara son vermişti. Kraliçe ve Kraliyet ise, ülkedeki muhafazakârlığın hem simgesi, hem de kalesidir.
Kraliyete öfke
Lady Diana'nın sevgilisi Dodi Fayed'le birlikte can verdiği kaza haberi gelince, Kraliçe, sevmediği bu eski gelininin kaderine pek üzülmüyor. Oğlu Prens Charles'ı ve torunlarını da yanına alarak, İskoçya'ya tatile gidiyor. Oysa o sırada İngiliz halkı, Lady Diana'ya bir azizeymiş gibi tapınma derecesinde sevgi gösterilerine başlamıştır. Londra'daki Buckingham Sarayı'nın kapısı önüne on binlerce kişi, çiçekler bırakmaktadır. Saray'ın ve Kraliçe'nin ölüme karşı gösterdiği umursamaz tavır, sonunda halk kitlelerinin, Lady Diana'ya karşı seslendirdiği sevgiyi, "Kraliyet'e karşı" öfke şekline dönüştürüyor. Kraliyetin sona ermesini isteyen İngilizlerin oranı da giderek yükselmektedir. "Modernleşme" politikalarında güçsüzleşmiş ve yıpranmış bir Kraliçe, bu tabloda Blair'e engel olamayacaktır.