Örtülü savaş halinde basın özgürlüğü de zedelenir
Bu kadar çok göz altıların ve tutuklamaların yer aldığı bir ülkede, basın özgürlüğünün de tehdit altında olmaması tabii ki mümkün değildir. Nitekim hemen her gün bir gazeteci...
Bu kadar çok göz altıların ve tutuklamaların yer aldığı bir ülkede, basın özgürlüğünün de tehdit altında olmaması tabii ki mümkün değildir. Nitekim hemen her gün bir gazeteci hakkındaki adli soruşturma haberleri duyuluyor. Tutuklu gazetecilerin kimler olduğunu da hepimiz biliyoruz.
Örtülü bir savaş
Ancak unutmamamız gereken bir gerçek de var... Şu anda ülkemiz örtülü bir savaşın içinde bulunuyor. Gerek içeriden gerekse dışarıdan Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğünü ve istikrarını hedef alan odakların ne türlü senaryolar yazdıklarını da çok iyi biliyoruz. Eğer 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi başarıya ulaşsaydı, herhalde bugün Irak'tan ya da Suriye'den farkımız kalmayacaktı. Son olarak Şemdinli'den gelen şehit haberleri, ülkemizin içinde bulunduğu örtülü savaş durumunun en somut kanıtı değil midir?
Büyük zıtlaşma
Artık bazı uygunsuz durumları da kabullenmemiz gerekiyor... Bunların başında yarım yüzyılı aşkındır stratejik ortaklık yaptığımız Amerika Birleşik Devletleri'nin, Türkiye'nin çıkarlarını radikal biçimde etkileyen davranışları sergilemekte olmasıdır. Hem FETÖ'ye sığınak veren hem de PKK/PYD gibi terörist örgütleri silahlandıran Amerika, bunlar yetmezmiş gibi bir de vize krizi çıkartmıştır. Bu arada bizim Halk Bankamız'ın bir yöneticisinin tutuklanması, Cumhurbaşkanı korumaları hakkında alınan tutuklama kararları ve Türkiye'ye silah satışının Kongre tarafından durdurulması, bardağı taşıran damlalardır. Bazı Avrupa Birliği üyelerinin de adeta PKK'yı desteklemeleri ve Türkiye'den kaçan darbecilere sığınak vermeleri, dış dünyadan bize yansıyan olumsuzluklardan bazılarıdır.
Normal bir durum değil
Darbe girişimi ertesinde alınan olağanüstü hal kararı, yazının başında belirttiğimiz yoğun göz altıları ve tutuklamaları getirmiştir. Ve bu arada bazı meslektaşlarımız da aylarını ve hatta yıllarını cezaevlerinde geçirmeye başlamışlardır. Tabii ki bu normal bir demokraside görülebilecek bir tablo değildir. Ancak Türkiye'nin içinde bulunduğu örtülü savaş halini ve Türkiye'yi hedef alan iç ve dış kaynaklı tehditleri görmezden gelmek de, herhalde akla sığan davranışlar değildir. Güvenlik güçleri ölümle kalım arasında teröre karşı mücadeleler verirken, muhalefet ediyorum diyerek, karşı tarafa destek vermeyi de, devlet mantığı kabul etmez.