Bu düzen değişmeli
“Ey insan! Seni Kerîm Rabbine karşı aldatan nedir?” (İnfitar, 6) Bugün topluma hükmeden ruh ve tavırlar adeta toplumsal bir hafakanı andırmaktadır. Toplumun içinden bu hafakan ortamına doğru yapılan nice...
“Ey insan! Seni Kerîm Rabbine karşı aldatan nedir?” (İnfitar, 6)
Bugün topluma hükmeden ruh ve tavırlar adeta toplumsal bir hafakanı andırmaktadır. Toplumun içinden bu hafakan ortamına doğru yapılan nice feryatlar hafakanın dağılması için yeterli olmuyor. Çünkü çağın en önemli çarkını oluşturan güç artık başka bir boyuttan hareket etmektedir. Bu etki özellikle ekonomik güç merkezli olmaktadır. Üretim, dağıtım, tüketim, pazarlama ve reklam gibi birçok kalem devreye girdiği için birbirine entegre bir düzen vücuda gelmektedir. Bugün hükümetleri, toplumun genel yapısını ve daha birçok alanda temel belirleyici olarak ekonomi karşımıza çıkmaktadır. Yeryüzünde cereyan eden hadiselerin hemen hemen hepsinin temelinde ekonomik nedenler bulunabilir. Bundan dolayı insanın, toplumun bu hafakandan sıyrılması oldukça zor görünüyor çünkü çepeçevre kuşatılmış bir halde üzerine düşen görevi ifa etmek zorundadırlar.
İster savaşların, isterse toplumsal çözülmelerin nedenlerini konuşalım meselenin varacağı yer, ekonomiden başka bir şey değildir. Siyaseti, sosyal hayatı ve daha birçok şey bu düzenle ilintilidir. Gündeme dair hangi temel insani problemi ele alırsak alalım işe başlar başlamaz ekonomiyi bir numaraya koymak mecburiyetinde kalırız. İyi ve kötü, güzel ve çirkin, adalet ve zulüm gibi temel değerlerin hepsinin yerleşmesinde, kök salmasında ekonomik nüfuz sahalarının önemi büyüktür. Batı’nın makineyi bulup, çağı kendi yataklarına akıttıklarından beri süreç böyle devam etmektedir. Makine insanın alanına girmeye başlaması ile büyük acılar meydana getirmiştir. İnsanın, insanlığına katkıdan ziyade manevi alanı tahrip ederek insanı makinelere hizmetkâr yapmıştır. İnsan, bütün ömrünü bu döngüye yetişmeye harcarken, toplum olarak da ekonomik gücün kıskacında inlemektedir.
İnsanın araçsal yanı insanın emrinden çıkarak gerçekte zalim olmanın kapısını aralar. Bugün bu aralıktan giren zulüm her insana değmektedir. Bu durumda tanıyıp bildiğimiz insanı göremeyiz. Ki görmüyoruz. Oysa insan, titreyebilen, seçebilen, karar verebilen, değiştirebilen bir varlıktır. Ancak bugün bu özelliklerini kullanamamaktadır. Bu da derin insani krizlere yol açmaktadır. İyi ve kötü, fikir ve davranış cephesinde birçok sıkıntıya sebep olmakta ve giderek insanın umudunu da yok etmektedir. G. J. Frazer bu noktada, “Bir toplumu ilgilendiren şey fikir değil davranıştır. Davranışlar doğru ve iyi ise düşüncelerimizin iyi veya kötü olması önemli değildir. Yanlış düşüncenin tehlikesi ki bu ciddi bir tehlikedir, genellikle yanlış eyleme yol açmasıdır” der.