Güneşin hizmetçisi, gölgenin bekçileri!
Kara sinek orduları sokağın ortasından geçen kanalizasyon atıklarının üzerinden savrulurken; duvarın dibinde gölgenin mecburi bekçilerine dönmüş çocuklar vardı!.. Mahşeri bir sıcağın...
Kara sinek orduları sokağın ortasından geçen kanalizasyon atıklarının üzerinden savrulurken; duvarın dibinde gölgenin mecburi bekçilerine dönmüş çocuklar vardı!..
Mahşeri bir sıcağın tenlere adeta kurşun sıkan yakıcılığında sinekleri izlerken bile iyimserdi çocuklar!.. Allahtan kara sinekti onlar, ya "Tatarcık"olsalardı?..
Tatarcık (çeçe sineği) Urfa'nın belasıydı... "Şark çıbanı" denilen ve vücutta derin izler bırakan illeti, işte o sinekler bulaştırırdı...
Çıban, kenar semtlerde öylesine sıradanlaşmıştı ki, yöre halkı ona "güzellik" demeye başlamıştı!.. Herkesin yüzünde "gül gibi" açan bir yaraya "güzellik"ten başka ne denilirdi ki?..
İşte o çocuklardan biri, Urfa'nın yalnızlığa itilmiş Kötüler Mahallesi'nde, yaşamın siyah beyaz görüntülerini taptaze aklına nakşederken, kahverengi gözlerini çok ileride, belli belirsiz görünen bir yapıya odaklardı...
Çocuk aklı işte; sanırdı ki "eski insanlar" yaşıyordu oralarda!..