Simidin evrimi, "saray"ın devrimi...
Çocukluğumun Urfa'sında iki tür simit vardı... Biri üzerine toz şeker serpilen "şekerli kahke", diğeri de susamsız ve gevrek olduğu için "haşhaş kahke."
"Haşhaş" bekleyince kaskatı olur ve yenilmezdi, "şekerli kahke" ise her zaman lüks sayılırdı...
"Şekerli" ile "haşhaş" arasındaki farklılık sadece bir lezzet vurgusu değil, aynı zamanda yoksul çocuklarla varlıklı çocukları birbirinden farklı kılan bir sosyolojik tattan da ibaretti...
Evet; "simit" adı altında Türkiye'nin her köşesinde farklı lezzetler üretilirken, bu vazgeçilmez yiyecek konu olduğunda akla nedense hep İstanbul gelir...
Çünkü "simit" olarak tanımlanan asıl yiyecek başta İstanbul olmak üzere, büyük kentlerde tüketilen ve her dönemin vazgeçilmezi olan nar gibi kızarmış susamlı lezzetin de adıdır..
İşte karnını en ucuza doyurmaya çalışanların tükettiği bir yiyecek olan simit eskiden bastonu andıran sopalara dizilerek de satılırdı...