Uçan portakallar zamanı!..
Orada; yoksul evlerimizin kayalık avlularını bölen yüksek briket duvarlar olsa da; "gökyüzü"ne çok nadir odaklanırdık... Bazen bizi hasrete bırakan leylek göçünde ve bazen de, çocuk yaşımızda bir...
Orada; yoksul evlerimizin kayalık avlularını bölen yüksek briket duvarlar olsa da; "gökyüzü"ne çok nadir odaklanırdık...
Bazen bizi hasrete bırakan leylek göçünde ve bazen de, çocuk yaşımızda bir türlü anlayamadığımız, tek tük geçen uçakların şaşkınlığında...
Evet, yaşamın acı bir gerçeği ki, bizler yoksulluğun zindanında ebedi mahkûmlar gibiydik...
Ekmeğe muhtaç yaşamların ortasında, temiz suya bile hasret çocuklar...
Geçit vermez yolların oyun oynamamızı engellediği, otların bile sert kayalıkların hâkimiyetine yenildiği o mahallede, bizi esaret altına alan o kadar çok şey vardı ki...
Babalarımız kaçakçı, annelerimiz mayın yolu gözleyen garipler olsa da; ekmeğini tel örgülerden çıkartan büyüklerimiz ölümle oyun oynasa da ve duyduğumuz her kurşun sesi, korkunun girdabında canımızdan can alsa da, yine de umuda bağlanmış çocuklardık...