Adaletten sapmamalıyız...

Herkes bilsin ki, Bizim için yegâne ölçü, Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’dir. Bir de “yürüyen Kur’an” olarak tavsif edilen sevgililer sevgilisi yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (sav). Bizim için asıl mihenk budur. Gayrı ölçüler ve başkaca sözler bu asıl mihenge uyduğu sürece bizim için makbuldür. Değilse bizim için yok hükmündedir. *** Kur’an-ı Kerim’de adalet vurgusu nirengi bir öneme sahiptir. O yüzden inananlar için adalet olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. Bir kişi namaz kılabilir, oruç tutabilir,

Herkes bilsin ki,

Bizim için yegâne ölçü, Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’dir.

Bir de “yürüyen Kur’an” olarak tavsif edilen sevgililer sevgilisi yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (sav).

Bizim için asıl mihenk budur.

Gayrı ölçüler ve başkaca sözler bu asıl mihenge uyduğu sürece bizim için makbuldür.

Değilse bizim için yok hükmündedir.

***

Kur’an-ı Kerim’de adalet vurgusu nirengi bir öneme sahiptir.

O yüzden inananlar için adalet olmazsa olmaz bir öneme sahiptir.

Bir kişi namaz kılabilir, oruç tutabilir, hacca gidebilir ama şayet adil değilse, iş ve işlemlerinde adaletten sapmışsa o kişi makbul biri değildir.

Bir başka deyişle tercihe şayan değildir.

Zorbalıkla hükmeden bir Müslüman asla adaletle hükmeden bir gayrı Müslime tercih edilemez.

Buradaki tercih iman ve küfür arasındaki bir tercih veya dinler arası bir tercih değil, adaletle zulüm arasında yapılan bir tercihtir.

Adaletli bir Hristiyanı zalim bir Müslümana tercih etmek, adaletin olduğu yerde zulmü tercih etmemek gerektiğini salık veren ilahi öğretinin esasını oluşturmaktadır.

Bir Müslüman her şeyden önce adaletli olacaktır.

Çünkü adil olmak herkesten çok ve herkesten önce bir Müslümana pek bir yakışır.

Kur’an hiçbir şekilde zulme ve zalimlere meyletmemeyi emreder.

“Zulme meylederseniz size ateş dokunur” diye uyarır.

O sebeptendir ki adalet yerini zulmü aynı dine, aynı ırka, aynı mezhebe, aynı partiye mensup olduğu için tercih edenlerin kendi inançlarını veya ölçülerini Kur’an’la test edip öyle konuşmaları gerekiyor.

Adalet söz konusu olduğunda tarafgirlik yapanlar, birilerine duydukları kin ve öfke dolayısıyla adaletsizliğe meyledenler evvela ilahi öğretimizin özünden saptıklarını bilmelidirler.

Sözünüzle de davranışlarınızla da adalet üzre olduğunuzu gösterdiğinizde inandığınız öğreti adına daha anlamlı ve gerekli olduğunuzu herkese göstermiş olursunuz.

Adaletin yeryüzünde temsilcileri olamayanların başka temsil iddiaları inandırıcılıktan yoksundur.

***

Peki, nedir adalet?

Kutsal Kitabımızda adaletle ilgili ayetlerin toplamından çıkan anlam setlerine bir bakalım isterseniz. Bir bir sayıyorum: Düzen, denge, denklik, eşitlik, yalnızca gerçeğe uygun hükmetme, doğruluktan ve dürüstlükten ayrılmama, tarafsızlık, gerçeğin üzerini örtmeme, kayırmacılık yapmama, davranış ve hükümde doğru olma, hakka göre hakkaniyetle karar verme…

Evet, özetlemek gerekirse, adaletin biricik ölçüsü ve yegâne dayanağı, hakkaniyettir.

Kişisel yakınlıklar veya aynı fırkadan olmak gibi sebeplerle karar ve hüküm verirken gerçeği ters yüz edenler veya suçlu oldukları bilindiği halde suçlulardan yana tavır takınanlar adaleti çiğneyen insanlardır.

Bu tür insanların savunuları sadece zarar verir.

Ve bu tür insanlar şahsi menfaatleri için her şeyi yapabilecek insanlar olarak görülüp reddedilmelidirler.

Bunları makbul görenlerin adalet davamıza ve adalet iddiamıza leke sürmekten başka bir işe yaramadıkları bilinmelidirler.

Bizler her daim ve her koşulda kendimizin aleyhine bile olsa hakkı ve adaleti ayakta tutan insanlar olmalıyız.

Adalet şiarımız yere düşürse diğer tüm iddialarımızın inandırıcılığı kalmaz.

Suçlu kim olursa olsun, hakkı ve hukuku kim çiğnemiş olursa olsun, kim kayırmacılık yaparak görevini suistimal etmiş olursa olsun, biz yalnızca hakkaniyete uygun bir biçimde adaleti tesis etmekle yükümlü olduğumuzu asla unutmamalıyız.

“Benim dinimdendir benim partimdendir benim ırkımdandır o halde onu savunmalıyım!” diyen bir anlayış, semtimize dahi uğramamalıdır.

“Benim yakınımdır, her işimi gören biridir, şahsi dostumdur, o yüzden savunmalıyım” diyen bir anlayış da yanımızdan bile geçmemelidir.

Böyle düşünenlerin bizden görünmeleri bilesiniz ki bize sadece zarar verir.

Biz adaleti en başköşeye oturtmuş bir siyasi hareketin kendisiyiz.

Kim ki adalet iddiamıza gölge düşürecek söz ve davranışlarda bulunuyorsa bilesiniz ki onlar bizi içimizden vuranlardır.

Cumhurbaşkanımızın adalet konusundaki hassasiyet apaçık iken, en yakınımdakiler bile olsalar suçluya ve mücrime gerekenin yapılmasına inandığımızı yüksek sesle dile getirmişken, birilerinin kalkıp şahsi yakınlıklar veya başka nedenlerle adalete ve hakkaniyete gölge düşürecek beyanlarda bulunmaları zinhar kabul edilemez.

Cumhurbaşkanımızın adaletin tesisi konusunda gösterdiği hassasiyetin tersine davrananların bir de Reis savunuculuğu kisvesinde farklı tutumlar sergilemeleri asla kabul edilemez.

Hangi meslekten olurlarsa olsunlar veya hangi ünvana sahip olurlarsa olsunlar gayrı adalet ve hukuk anlayışımıza zarar veren herkes için gereken neyse yapılmalıdır.

Bizler için adaleti ayakta tutmak, başkalarını ne pahasına olursa olsun korumak ve kollamak anlamına gelmiyor.

AK Parti’mizin adalet davası, şu veya bu şahsın şahsi ikbalinden de nefsinden de bin kat daha dokunulmaz ve değerlidir.

***

Adalet, apaçık suç işleyene sahip çıkmayı reddeder.

Ne yazık ki ülkemizde bir güruh var ki, alenen suç işledikleri halde veya yasaları apaçık çiğnedikleri halde hukukun kendilerinden hesap sormasını dahi adaletsizlik ve hukuksuzluk olarak gören bir anlayışa sahipler.

Dahası, kendilerinden hukuk adına hesap sorulduğunda yeri göğü adalet ve hukuk kisvesine bürünerek inletmeyi pek bir beceriyorlar.

O güruha mensup olanlar ne söylerlerse söylesinler ne yaparlarsa yapsınlar hukukun kendilerine dokunmaması gerektiğine inanıyorlar.

Çünkü kendilerini gerçekte bu ülkenin ve bu Cumhuriyet’in asıl kurucuları-sahipleri olarak görüyorlar.

Hukuk herkesten hesap sorabilir ama onlardan asla!

Adaleti çiğnemenin diğer adıdır bu.

***

Adalet karşısında herkesin eşit olduğuna inanmayanlar asla adaletten bahsetmesinler.

Apaçık kanunları çiğneyip suç işledikleri bilindiği halde kendi mahallesindekilere veya partisindekilere kol ve kanat gerenlerin, yetmezmiş gibi haklı hukuki bir işlem tesis etmeye çalışanları adaletsiz ve hukuksuz davranmakla suçlayıp linç etmeye kalkışanların adalet vadisinde, hak ve hukuk mücadelesinde ne yerleri olabilir ne inandırıcılıkları.

Hiç kimsenin suç işleme imtiyazı olmadığı gibi suç işleyeni koruma ve kollama kalkanı oluşturmaya da hakkı yoktur.

Adalet ve hukuk her iki davranışın da ötesindedir.

***

Adaletin olmadığı her yerde haksızlık ve zulüm vardır.

Herkes bilsin ki haksızlık ve zulüm kimden gelirse gelsin adaleti tesis etmek adına onların karşısına dikilmek boynumuzun borcu, akidemizin bir gereğidir.

Hiçbir suçluyu koruyup kollamayız ve suç işleyenleri adalet ve hukuk maskesi altında ideolojik veya siyasi nedenlerle koruyanları da adalete kastedenler olarak not ederiz.

Sonsöz: Hüküm verirken siyasi tarafgirlik veya kayırmacılık yapanları da kendimizden bilmeyiz, onları da adalet davamıza zarar verenler olarak görür reddederiz.

Bize Hz. Ömerler lazım.

Yalnızca adaleti ayakta tutan Ömerler…

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Adaletten sapmamalıyız... 31 Ocak 2025 | 208 Okunma Reis’in farkı… Kadınlarımızın gücü… 28 Ocak 2025 | 147 Okunma Suçlu kim, sorumlu kim peki? 24 Ocak 2025 | 222 Okunma Suriye devriminin kazanımları… Gazze’de imanın zaferi… 17 Ocak 2025 | 112 Okunma İki devlet, iki bayrak, iki dil… Silahtan beter dili de toprağa gömelim gayrı… 14 Ocak 2025 | 710 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar