Masumiyet karinesi, kul hakkı ve adalet…

Masumiyet hakkı doğru anlaşılmalıdır.Masumiyet karinesi, iddia ve suçlamalar hangi boyutlarda olursa olsun, ademoğlunun mahkeme nezdinde suçluluğu kanıtlanmadığı sürece suçsuz kabul edilmesidir. Bir başka deyişle, hiç kimsenin kendini mahkeme yerine koyarak peşinen hiç kimseyi suçlu ilan etmemesidir. Zira herkesin lekelenmeme hakkı azizdir. Masumiyet karinesi, türlü iddialarla suçlanıp yargılanan birini peşin peşin suçsuz ilan etmek anlamına gelmez. Mahkeme sonuçlanıncaya kadar beklemek anlamına

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Masumiyet hakkı doğru anlaşılmalıdır.Masumiyet karinesi, iddia ve suçlamalar hangi boyutlarda olursa olsun, ademoğlunun mahkeme nezdinde suçluluğu kanıtlanmadığı sürece suçsuz kabul edilmesidir.

Bir başka deyişle, hiç kimsenin kendini mahkeme yerine koyarak peşinen hiç kimseyi suçlu ilan etmemesidir.

Zira herkesin lekelenmeme hakkı azizdir.

Masumiyet karinesi, türlü iddialarla suçlanıp yargılanan birini peşin peşin suçsuz ilan etmek anlamına gelmez.

Mahkeme sonuçlanıncaya kadar beklemek anlamına gelir.

Masumiyet karinesi, hiç kimsenin kendini mahkeme yerine koyarak hükümde bulunmamayı öngörür.

Çünkü suçlu olup olmadığını bilmediğiniz birini peşinen suçlu ilan etmeniz hukuka ve ahlaka ne kadar aykırıysa önceden suçsuz ilan etmeniz de bir o kadar hukuka ve ahlaka aykırıdır.

Birisinin lekelenmeme hakkı ne kadar aziz ise suç işlediğinde ceza görmesi de bir o kadar aziz bir haktır.

Mahkemelerin verdiği her karar mutlak adalete uygun olmayabilir.

Mahkeme kararları bu yüzden tartışmaya açıktır.

Ama mahkeme karar vermeden birilerinin kendini mahkeme yerine koyarak suçluluk ve suçsuzluk üzerinden hem mahkemeyi etkilemeye dönük beyanlarda bulunması hem de içeriğine ve detayına muttali olmadığı bir konuda ahkam kesmesi hukuken de ahlaken de doğru değildir. Dahası, adaleti engellemeye dönük bir davranıştır.

Üzülerek belirtmek isterim ki ülkemizde gözetim ve soruşturma aşamalarından başlayarak mahkeme aşamalarına kadar bu ilkeleri gözeten insan sayısı neredeyse yok denecek kadar azaldı.

Herkes siyasi pozisyonuna kadar suçluluk veya suçsuzluk üzerinden peşinen ya lekeleme ya da aklama yoluna gidiyor.

Henüz delilleri bile görmeden başlayan soruşturmaları “sivil darbe” veya “siyasi operasyon” söylemleriyle yargı kurumunu toptan ve peşinen itibarsızlaştırmak yetmezmiş gibi ülkenin cumhurbaşkanına hayasızca dil uzatmayı marifet bilen bir politik topluluk var.

Hakeza henüz haklarında verilmiş bir mahkeme kararı olmayan insanlar hakkında kuruldukları yerden önceden infaz masaları kuran bir başka politik topluluk var.

Kuruldukları ekran veya gazete köşelerinde ve/ya da sosyal medya mecralarında peşinen suçlu veya suçsuz ilan ettikleri kişiler hakkında konuşanlar yargıya müdahale ederek ortaya çıkacak yargı kararlarına gölge düşürmektedirler.

Televizyon ekranları veya sokaklar mahkeme yerleri değildir.

Masumiyet karinesine uymak konusunda herkes, en başta da hukukçular titizlikle riayet edilmelidir.

Ne yazık ki kimi hukukçuların kuruldukları ekran köşelerinde herkesten önce ve herkesten çok masumiyet karinesini ihlal eden konuşmalar yapıyor olduklarına şahit olmak elbette üzücü.

Peşinen siyasal pozisyonlarına göre yargı kurumunu “siyasetin emrindeki aparat” olarak yaftalayan ve “siyasetin emrindeki yargı”ya güvenmediğini söyleyen bir hukukçular topluluğu türedi.

O hukukçuların hiçbiri henüz dosyanın içeriğini ve detayını bilmeden konuşmayı, hele hele siyasetçilerin ağzıyla konuşmayı bir tutum haline dönüştürmekle aslında hukuku bizatihi kendilerinin katlettiğini görmezlikten geliyorlar.

Siyasetçilerin bu tarz eleştirilerini hak vermesek de anlamak mümkün.

Ama bazı hukukçuların siyasetçilerden bin beter bir ağızla en başından itibaren hukuku katleden bu tarz suçlamalar içine girmeleri ibretle not alınması gereken bir durumdur.

İddiaların hepsi doğru veya tümü asılsız olabilir.

O yüzden dosyadaki objektif delilleri bilmeyen hiç kimsenin o iddialarla ilgili yanlı yorum ve suçlama yapması asla doğru değildir.

Her şey mahkeme aşamasında belli olur.

O iddialara mesnet teşkil eden objektif deliller ve belgeler ortaya çıktığında ve en önemlisi mahkeme tüm delillere bakarak hükmünü tesis ettiğinde durum anlaşılır.

O aşamada hukukçuların somut delillere ve karara bakarak dedikleri önem arz eder.

Siyasetçilerin tepkileri de o aşamada kıymet arz eder.

Televizyon ekranlarını ve sokakları mahkeme salonuna dönüştürmekten kaçınmak gerekir.

***

Kul hakkı, İslam’ın en fazla önem verdiği bir haktır.

Bir insanı sırf muhaliftir diye olmadık iddialar üzerinden itibarsızlaştırmaya veya lekelemeye çalışmak, kul hakkına girer.

Allah bütün günahları affeder ama kul hakkını affetmez.

O yüzden İslam lekelenmeme hakkını aziz bilen bir ahlaki öğretiyi öngörür.

İslam’ın Kur’an ve hadisle çerçevelenmiş o ahlaki öğretisi şu ilkeler üzerine oturur:

-Bilmediğiniz şeyin ardına düşmeyiniz.

-Her duyduğunuzu söylemeniz size günah olarak yeter.

-Başkasının gizlisini-saklısını araştırmayınız. Tecessüs haramdır.

-Başkalarının günahlarını ve kusurlarını örtünüz, açığa vurmayınız.

-Dedikodudan kaçınınız.

-Suizandan uzak durunuz.

-Gıybetten beri durunuz.

-Size söylenmesini istemediğiniz bir sözü başkalarına demeyiniz. Size yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkalarına yapmayınız.

***

Adalet, İslam’ın adeta varlık sebebidir.

Tıpkı ahlak gibi.

Adalet, herkese hakkını teslim etmektir.

Adalet, hiç kimseye haksızlık etmemektir.

Adalet, herkesin hakkını ve hukukunu ayakta tutmaktır.

Adalet, düşmana karşı bile hak ve hukuk bahsinde amasız fakatsız ilkesel davranmak demektir.

Bir kişiye veya bir topluluğa duyulan öfke şayet sizi adaletsizliğe sevk ediyorsa imanınızdan yana sorununuz var demektir.

Düşmanına dahi adaletli davranmayan birinin davası Allah nezdinde boştur.

İslam’ın ahlaki öğretisine uygun davranmayan ve adalet ilkesine riayet etmeyen birinin Müslümanlık iddiası kadar insanlık iddiası da boştur.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Masumiyet karinesi, kul hakkı ve adalet… 21 Mart 2025 | 424 Okunma Bahçeli’nin ‘Türkiye çözümü: Gönüllü entegrasyon! 18 Mart 2025 | 353 Okunma Sürecin inşası, hayırlı anlaşma ve politik paranoya 14 Mart 2025 | 112 Okunma Süreç ve provokasyon… Öcalan’ın işi zor… 11 Mart 2025 | 718 Okunma Demirtaş’la görüştüm… 07 Mart 2025 | 652 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar
Close menu