Mezhepçilik ırkçılık gibi bir fitnedir
İslâm dünyası ırkçılıktan çok çekti. Hâlâ çekiyor. Mezhepçilikten de çok çekti. Hâla çekiyor. İslâm tarihindeki mezhep tartışmalarına eşlik eden mezhep...
İslâm dünyası ırkçılıktan çok çekti.
Hâlâ çekiyor.
Mezhepçilikten de çok çekti.
Hâla çekiyor.
İslâm tarihindeki mezhep tartışmalarına eşlik eden mezhep kavgaları hakikaten utanç vericidir.
Aynı dinin mensuplarının farklı dini anlayış, yorum veya mezhep farklılığından dolayı kimi zaman birbirlerini dinden çıkartarak, birbirlerini imha edilmesi gereken düşman gibi görmeleri hakikaten Kitabî bakış açısından patolojik bir duruma işaret etmektedir.
Kendi dini anlayışını, yorumunu veya mezhebini dinin bizatihi kendisiymiş gibi gören, bir başka deyişle mezhebini dinin yerine ikame eden anlayış, Kutsal Kitabımızın öğretisiyle zinhar bağdaşmamaktadır.
Bizim bir tek dinimiz vardır: O da İslâm’dır.
İslâm’ı kabul etmiş herkes ırkı, dili, rengi ve mezhebi ne olursa olsun birbirinin kardeşidir.
Her birimizin farklı dini anlayışları veya mezhepleri olabilir. Ama hiçbirimizin kendi dini anlayışlarımızı veya mezheplerimizi dinin kendisiymiş gibi göstermeye, dahası ve en fenası dayatmaya hakkı yoktur.
Kim ki böyle yaparsa, kardeşlik anlayışını ortadan kaldırır.
Kim ki böyle yaparsa, tefrikaya ve fitneye kapı aralamış olur.
***
Genel anlamda mezhepler (siyasî, fıkhî ve itikadî) Peygamberimiz sonrası dönemin birer ürünüdür.
Halifelikle başlayan tartışmalar, süreç içinde kanlı iktidar kavgalarına ve saflaşmalara neden olmuştur.
Tarihsel olarak Sünnilik ve Şiilik diye iki ayrı blok olarak karşımıza çıkan ayrım, temelini Hilafet tartışmalarının şekillendirdiği bir olgudur.
Sonradan bu bölünmenin itikadî, fıkhî ve kelâmî alt yapısı oluştu.