Silahın emrine giren siyaset daha tehlikeli
HDP bahsinde konuşurken kılı kırk yarmak lazım. Çünkü sürecin hassasiyeti dolayısıyla her şey yanlış anlaşılmaya çok müsait. Teorik anlamda doğru olan sözler pratikte bir...
HDP bahsinde konuşurken kılı kırk yarmak lazım. Çünkü sürecin hassasiyeti dolayısıyla her şey yanlış anlaşılmaya çok müsait. Teorik anlamda doğru olan sözler pratikte bir karşılığı olmadığı için ters tepebilir. HDP’nin pratiği sadece teoriyi iptal eden bir yerde durmuyor, aynı zamanda siyasetin ve yasallığın kendisini de yok hükmüne sokuyor.
Çünkü HDP teorik anlamda bildiğimiz bir yasal siyasi partiye hiç benzemiyor.
Nitekim son süreçteki HDP pratiği bu algıyı pekiştirmiş durumda.
***
O yüzden HDP üzerinden değil, “Bu HDP” üzerinden konuşmak gerekiyor.
HDP’nin kendisi teorik olarak siyaset adına bir şans niteliği taşırken, ne yazık ki “Bu HDP!” bırakınız demokratik siyaset adına bir şans olmayı tam tersine bir şanssızlık ifade etmektedir. Çünkü bu HDP’nin demokratik siyasete hiçbir katkısı yoktur. Bu HDP kendini silahların emrine koşmakla zaten yasallığı da siyasetin bizatihi kendisini de öldürmüş oldu.
Bu HDP’nin demokratik siyaset adına bir şans veya kazanım olduğu iddiası o yüzden doğru değil. Kürtlerin yoksul evlatlarını hendek başlarında ölüme yollayan bu HDP’nin ne Kürtlere bir faydası vardır, ne de demokratik siyasetin kendisine...
Bu HDP siyasetsizliğin ve dolayısıyla çözümsüzlüğün temsilciliğini yapıyor.
Demokratik hiçbir ülkede yasal bir siyasal parti kendini silahların arkasında hizalandırmaz. Silahı siyasal bir sonuç alma yöntemi olarak benimsemez. Silaha hiçbir şekilde meşruiyet ve haklılık atfetmez. Hendek başlarındaki eli silahlı unsurları “Ellerinden öpülecek kahramanlar!” olarak alkışlayan bir yasal siyasal partinin genel başkanına Türkiye dışında hiçbir demokratik ülkede rastlanmaz. Bunu diyen bir partinin yasallığı da meşruiyeti de tartışılır. Ama nedense Türkiye’de hala bu HDP’ye “cici parti” muamelesi çekenler var. Silahı ve ölümü yücelten bu partinin genel başkanına da “cici çocuk!” nazarıyla bakanlar var.
***
Doğru oturup doğru konuşalım... Kandil’deki PKK neyse Ankara’daki HDP’de odur. Hatta siyasetin silahın emrine koşulması daha bir tehlikelidir.
Uyguladığı aleni terör dolayısıyla PKK’yı mahkum etmek mümkün iken terörün siyasetini yapan bu HDP’yi mahkum ettiğinizde o birileri “demokratik siyaset” adına nedense kaygılanabiliyorlar. O yüzden terör örgütünün kendisiyle mücadele etmek çok daha kolay iken terör örgütünün siyasi propaganda üssü olarak faaliyet gösteren bir partiyle mücadele etmek o kadar kolay olmamaktadır.
Çünkü o partinin mecliste bir grubu ve yasal dokunulmazlığa sahip milletvekilleri var.
Ve birileri o terör örgütünün partisine dokunduğunuzda “demokratik siyasetin alanı ortadan kaldırılıyor!” türünden vaveylalar koparabiliyorlar. İşin zorluğu buradan geliyor elbet.
***
Silah siyasetin emrinde olsaydı demokratik siyaset adına bir kazanım elde etmek mümkün olabilirdi.
Ne yazık ki durum tam tersi olunca demokratik siyaset adına ortaya konulan teorik doğruların da hiçbir hükmü kalmıyor.
Silah siyasetin emrinde olmuş olsaydı demokratik siyasetin zemininde pekâlâ bir çözüm bulunabilirdi. Bugünkü çözümsüzlüğün temelinde silah-siyaset ilişkisindeki bu terslik yatıyor bir bakıma.
***
PYD, PKK’nın Suriye’deki partisinin adı. YPG ise PYD’nin askeri kolu. Görünüşte böyle ama gerçekte hepsi tüm kollarıyla PKK’nın kendisi. Ve hepsinin talimat aldığı tek yer Kandil. Şimdi ABD başta olmak üzere uluslararası koalisyonu oluşturan Batılı güçler ne hikmetse PKK’yı terör örgütü olarak kabul ediyorlar ama PYD-YPG güçlerini etmiyorlar.
PYD-YPG güçlerinin PKK ile ilişkisi neyse HDP’nin de PKK ile ilişkisi odur.