Çıra Yakmak
HERKES muhitinde, çevresinde, köyünde, kasabasında, beldesinde şehrinde bir çıra yakmalıdır. Bu kandille etrafını aydınlatmalı, ruhları nurlandırmalı, uzak iklimlere, ırak yerlere ışık...
HERKES muhitinde, çevresinde, köyünde, kasabasında, beldesinde şehrinde bir çıra yakmalıdır. Bu kandille etrafını aydınlatmalı, ruhları nurlandırmalı, uzak iklimlere, ırak yerlere ışık huzmelerini yaymalıdır. İlimde, sanatta, kültürde, edebiyatta bu ferahlatan çıralar yakılmalı, yeryüzü hakikatle donatılmalıdır.
O çıralardan birini Hasan Güler, Şakir Kurtulmuş’un desteğiyle “Çıra Edebiyat” adıyla yaktı. Yayın dünyamızda edebiyatın öne çıktığı, şiirin önemsendiği bir müessesemiz var. Tebrik ediyorum. Yayımlanan her kitap ellere geçsin, gönüllere ulaşsın, kalplere kavuşsun. Bunu diler, buna dua ederim.
Gül İle Bülbül Meseli
Elime ulaşan kitapları, yazarlarının ve şairlerinin kıdemine göre tanıtmak isterim. Beylerbeyi semtimiz ile adı özdeşen kıymetli şair ve yazar ağabeyimiz Nurettin Durman’ın kitaplarıyla başlayalım. Gül ile Bülbül Meseli’nde yürek yaralarımıza ilaç niyetine metinler okuyoruz. Nurettin Durman, kalbî ve hasbî bir adam. Yaşadığı gibi yazan, konuştuğu gibi anlatan, afrası tafrası olmayan bir samimiyet âbidesi. Bazı sözde aydıncıklar değerlerimizden fersah fersah kaçarken; aksine o, kıymet hükümlerimizi tutup kaldıran ve fikir dünyamızı net ifadelerle ortaya koyan bir münevverdir. Bediüzzaman’ın “İman kalesini küfrün çürük kaleleri tutamaz.” sözünü yazısına başlık tutarken esaslı bir tesbiti ise “İttihad-ı İslam” gerçeği hakkında. Bugünlerde bu hayatî üst kavrama çok ihtiyacımız olduğunun altını çiziyor. İşte o metinden bir bölüm:
“Günümüzde ne kadar bariz bir şekilde yapılanmaya muhtaç bir tezahür ideali olduğu ortada. Birliğin tesis edilmesi halinde bu kadar zalimin elini kolunu kayıtsız şartsız sallayıp duracağı bir coğrafya parçası olmazdı herhalde. Ya da bu kadar pespaye, bu kadar rahat ve bu kadar ucuz ollmazdı bu işgaller bu yıkımlar. İman konusu başat bir meseledir aslında. İnanmak, iman etmek ve dolayısıyla mücadele etmek... İmanın zaafa uğramaması için de uyanık olmak icap eder. Bu öyle bir kuvvetli iman anlayışıdır ki önünde kimsenin duracağı olmaz.”
Yiğit bir duruş