Edebiyatta usta-çırak geleneği yaşatılıyor
TÜRKİYE’de yazı yazmaya karşı toplumda büyük bir ilgi var. Bilhassa gençler, artık kalemle ünsiyetlerini giderek artırıyorlar. Kitap fuarlarında eskiden daha ziyade belli bir yaşa gelmiş olan yazarlar...
TÜRKİYE’de yazı yazmaya karşı toplumda büyük bir ilgi var. Bilhassa gençler, artık kalemle ünsiyetlerini giderek artırıyorlar. Kitap fuarlarında eskiden daha ziyade belli bir yaşa gelmiş olan yazarlar okuyucularıyla buluşurken şimdi genç yazarlar da hemen hemen bütün fuarlarda dikkat çekiyor. Bu tür edebî çalışmalarda yanlış anlamalara yol açacabilecek olan ‘yazar okulu’ tabirini kullananlar olduğu gibi daha mütevazı ve hakiki anlamda ‘yazı kursu’ ifadesini kullananlar da çoğalıyor. Doğrusu da budur. Bu tür kurslara, seminer ve atölye çalışmalarına devam edenler arasında başarılı olanlar kadar sadece bu mesleğin tekniğini, kültürünü öğrenenler de mevcut. Hattat Okulu, Bestekâr Mektebi yerine Hat Kursu ve Müzik Semineri denildiği gibi yazı çalışmalarında da ‘Yazar Okulu’ tabiri yanlış, doğrusu ‘Yazı Kursu’dur. Esasen isimden ziyade bu tür faaliyetlerin özüne inmek ve nasıl verilmesi gerektiğini kavramak gerek.
100’e yakın kursiyer
Bizim on yıldan beri muhtelif kurum ve kuruluşlarda devam eden “Yazı Editörlük ve Medya Kursu”muza devam edenler arasında şükürler olsun ki bugün 100’e yakın genç yazar, şair, editör çıkmıştır. Bu kursiyerlerin bir kısmı dergi çıkarmakta, gazetelerde yazmakta, internet sitelerinde aktif rol almaktadır. Kitap sahibi olan kursiyerlerimiz arasında deneme alanında başarılı olanlar olduğu gibi hikâye ve roman vadisinde mesafe alanlar da görülüyor. Bazı genç kalem erbabı ise daha ziyade araştırma, inceleme ve biyografi türlerinde başarılı çalışmalar ortaya koymaktadır. Şüphesiz bu konuda sınırlama getirilemez. Bir edebiyatçı, zevkle okunan denemelere imza atabileceği gibi önemli bir şahsiyetin hayatını belge roman şeklinde de kaleme alabilir.
Kimler geldi geçti
İstanbul’un muhtelif ilçelerinde ve Edirne’de uygulanan Yazı Editörlük ve Medya Kurslarımıza sebatla devam edip kalemi elinden bırakmayanlar arasında bugün hakikaten iftihar edilebilecek eserlere imza atanları gördükçe insan huzur duyuyor, şükrediyor. Zira ilim öğretildikçe, paylaşıldıkça mana kazanır. Öğretmenliğin galiba en büyük manevi mükafatı, öğrencisini başarılı görmek ve toplumda faydalı bir unsur hâline geldiğini müşahade etmektir.
Berekete vesile olsun