İlyas Hoca

Neyzen Tevfik'in yakın dostu ve talebesi olan değerli sanatkâr neyzen İlyas Çelikoğlu, 1 Temmuz günü Hakka yürüdü. Fatih Camii'nde cenaze namazı kılındı, Eyüp Sultan'da defnedildi, Küçük Ayasofya...

Neyzen Tevfik'in yakın dostu ve talebesi olan değerli sanatkâr neyzen İlyas Çelikoğlu, 1 Temmuz günü Hakka yürüdü. Fatih Camii'nde cenaze namazı kılındı, Eyüp Sultan'da defnedildi, Küçük Ayasofya Camii'nde ruhuna Kur'an-ı Kerim okundu. Neyzenler ve musıkî dünyası, cenazesinde ve defin törenindeydi. 

         Uzun yıllar önceydi. Türkiye gazetesinde çalışıyor, kültür sanat sayfası hazırlıyordum. İlyas Hoca'yı Küçükayasofya Medresesi'nde ziyaret etmiş, kendisiyle uzun bir mülâkat yapmıştım. Röportajım, “Ney'in Sesiyle” başlığıyla 27 Ağustos 2000 tarihinde gazetede yayımlanmıştı. Bir çok kişi o mülâkattan sonra haberdar olmuştu sanatkârımızdan. İhmalkârlık, nisyan, vefa eksikliği galiba eski hastalığımız. Yeni yeni şifayâb olduğumuz bir illet, onulmaz dert ve kapanmaz yaramız. Ondan sonra hep ziyaretinde bulundum, görüşüp sohbet ettik. Bir gün  ders verdiği talebeler kendisi için doğum töreni düzenlemişti. Katılmıştım, unutulmaz gündü. O karşılıklı hürmet ve muhabbet muhteşemdi.

         ESKADER olarak Cağaloğlu'nda “Bâbıâli Sohbetleri”ni düzenliyorduk. 8 Mart 2012 tarihinde onu konuk alacaktık. Toplantımız saat 18.00'de. Kendisini talebesiyle bekliyoruz. Vakit yaklaştı, salon doldu ama Hocadan haber yok. Telâşlandım. Sessizce çıkıp evine gittim. Sultanahmet'teydi. Zile bastım, kapı açılmıyor. Oğlu geldi o an, anahtarla kapıyı açtı. İçeri girdik. Tahmin ettiğim gibi Hoca uyumuştu, uyandırdık. Alelacele abdestini aldı. Birlikte çıkıp toplantı yerine geldik. İlk defa yarım saatlik gecikme oluyordu. Dinleyiciler merak içindeydi. Benden açıklama bekliyorlardı: “Hocamız ile çoook uzak bir yerden geldik.” İstanbul'un ırak bir semtini tahmin etmişlerdi. Meraklarını giderdim: “Sultanahmet'ten!” Gülüştüler. Neyzen Tevfik'in konuşulacağı böyle bir geceye tebessümle başlamak gerekti. Hoca tatlı tatlı anlatmıştı. Neyzen Tevfik'le tanışmasının hikâyesini dile getirmişti. Ney'le başlayan ve ömür boyu süren yolculuktan bahsetmişti. O, heyecanla anlatıyor, biz can kulağıyla dinliyorduk.

         İlyas Hoca 22 yaşında ney üflemeye başlamıştı. Hocaları arasında Emin Dede'nin talebesi Mesut Baker'i, Gavsi Baykara'yı, Hüseyin Tolon'u ve Neyzen Tevfik Kolaylı'yı anıyordu. Ona göre musîkimiz, dünyanın diğer müziklerinden çok daha iyi ve üstündü. Yeter ki, kıymetini bilelim, sevip anlamaya çalışalım. O görünmekten kaçınan fazilet timsâliydi. Henüz 20'li yaşlarda iken sanata gönül düşürmüştü. Şiirinde şöyle diyordu: “Figan- ı avazenle açtın kalbimde yare / Dem be dem olmaktayım avare / Lokman dahi bulamaz derdime çare / İşte bu demdir hay ile başladım devrana / Ney ile oldum çevrende pervane”

         İlyas Hoca Cumhuriyet'le yaşıttı. 10 Aralık 1923 tarihinde Beşiktaş Balmumcu'da doğmuştu. İlköğrenimini Feriköy İlkokulu'nda, ortaokul ve liseyi Sultanahmet Meslek Lisesi Makine-Model bölümünde, yükseköğrenimini Ankara Öğretmen Okulu'nda tamamlamıştı. Sonra Kara Kuvvetleri'nde öğretmen olarak çalışmış, İstanbul ve İzmir de görev yaptıktan sonra emekliye ayrılmıştı. İlk mûsikî eğitimine, Hüseyin Tolon'dan aldığı solfej ve nazariyât dersleriyle başlamıştı. Radyoda tesadüfen duyup, meftun olduğu Ney'in efsunlu dünyasına, Neyzen Emin Dede'nin talebesi olan Mesut Paker'den aldığı derslerle girmiş oldu. Gavsi Baykara ve Sadettin Heper gibi üstadların meşklerinde de bulunan sanatkâr, hocası Mesut Paker'in vesile olması ve teşvikiyle Neyzen Tevfik Kolaylı'dan da,vefatına kadar Ney meşketti. Sanatkârımızın, Mehmet Âkif'in oğlu Tahir Beyle de dostluğu olmuştu. Bir sohbetimizde, “Şehzadebaşı'nda ‘Yavrunun Kahvesi' vardı. Merhum Tahir Beyle orada buluşurduk. Neyzen Hoca da bu kahveye gelir, sohbetlerimize iştirak ederdi.” demişti. İlyas Hoca, muhtelif kuruluşlarda yöneticilik ve hocalık yaptı, 80'in üzerinde neyzen yetiştirdi.

         Medresede dar ama iç genişliği, derinliği ve zenginliği olan odasında kimlerin resmi yoktu ki? Başköşeye yerleştirdiği isim Lâdikli Ahmet Efendi idi. 1962'lerde tanıdığı bu zatın gönlündeki yeri bambaşkaydı. “O, farklı bir insandı.” diyordu. Başta Caferağa Medresesi ve Küçükayasofya Medresesi olmak üzere, birçok mûsikî cemiyetinde gençlere ve meraklılara ney öğretti. Görüşmemizde Neyzen Tevfik'le ilgili değerli hatıraları da nakletmişti. İnşallah bir gün onları da yazarım. ESKADER “Üstün Hizmet Ödülü”nü ona vermiştik. Ama hastaydı, Fatih'teki evinde yatıyordu. Ziyaret edip elini öptüm. Törene oğlu gelip ödülü aldı. Benim o ziyaretim, İlyas Hocayı dünya gözüyle son görüşüm oldu. Mümindi, mütevekkildi. Büyük dâvete uydu, ebedî âleme doğru yola çıktı. Allah'tan kendisine rahmet diliyorum. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, makamı âli, menzili mübarek olsun. Sevenlerine başsağlığı diliyorum.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sanat Her Derde Devadır 02 Eylül 2018 | 3.537 Okunma M. Zeki Akdağ 01 Eylül 2018 | 178 Okunma Sevinç Çokum 29 Ağustos 2018 | 3.578 Okunma Anadolu’daki ilk büyük destanımız 26 Ağustos 2018 | 5.719 Okunma Haldun Taner 25 Ağustos 2018 | 213 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar