Yiğit ve güzel
Hüsün, güzellik sahibiydi, Hasan’dı. Zaman zaman öfkelenir, kızardı, Celal’di. Erdemli bir insan, yerli ve millî bir aydındı Güzel’di. Tabutunu omuzlayan...
Hüsün, güzellik sahibiydi, Hasan’dı. Zaman zaman öfkelenir, kızardı, Celal’di. Erdemli bir insan, yerli ve millî bir aydındı Güzel’di.
Tabutunu omuzlayan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, cenaze töreninde, “Hasan Celal ağabeyimiz hem 28 Şubat, hem 15 Temmuz’da ortaya çıktı, dik ve cesur durdu. Rabbim mekânını cennet kılsın” diyerek herkesin hislerine tercüman oldu. Yüzlerce siyasetçi gelip geçti ülkemizden. Çok azı milletin gönlünde taht kurabildi. Beş altı kişi: Adnan Menderes, Turgut Özal, Adnan Kahveci, Muhsin Yazıcıoğlu, Necmettin Erbakan ve Hasan Celal Güzel...
Çok anlamlı yazılar yazıldı ardından, daha da yazılacak. Bana, ‘onu iki kelime ile tarif et’ deselerdi cevabım şu olurdu: “Yiğit ve Güzel”. Memleketine sevdalı bir cengaver. Milletine âşık soylu bir insan. Öfkesi nefsineydi bir de Hak ve halk düşmanlarına! Rahmetli Özal, ona “Tank Hasan” adını takmıştı. Yayla yürekliydi tebessüm ederken ama darbecilere karşı bir volkan, yanardağ gibiydi.
Zulmün karabasan gibi milletimizin üzerine çöreklendiği o puslu günlerde bir güneş gibi ortada, doğrunun yanında, mazlumun arkasındaydı. Korkusuzdu, pervasızdı, haksızlığa karşı kafa tutan adamdı. Bu yüzden ona diz çöktürmeye, onu yıkmaya çalıştılar. Umursamadı, tınmadı, azimle mücadelesine devam etti. Her zaman mazlumların, mağdurların ve masumların yanında durdu. Başörtüsü zulmü sırasında bir ‘özgürlük savaşçısı’ydı. Kirli, kızıl ve kara güruh, dindarlara cephe açarken çaresizlere kalkan oldu. Zorda kalsa da hakkı tutup kaldırdı.
Namuslu devlet ve siyaset adamı nasıl olunur, bunu gösterdi. Niçin bana Âkif’i hatırlatıyor? Zira onun şiirde haykırdığını meydanlarda sözle seslendirdi. Hakkaniyet sahibiydi. Kitleler onu çok sevdi, bağrına bastı. 28 Şubat’ı, “milli iradeye, milletin inanç ve değerlerine indirilmiş kalleşçe darbe” olarak ilan etti. Milli irade düşmanlarının hepsine hasımdı. 15 Temmuz’da vatanımıza kasteden ihanet örgütü FETÖ’yü bu yüzden hiç affetmedi. Cesurdu, mertliğin bedelini hapse girerek ödedi. Yılmadı, durmadı, alperen gibi mücadeleye devam etti.
Siyaset yapmadığı zamanlarda ilimle, sanatla, kültürle uğraştı. Çıkardığı Yeni Türkiye dergisi hürriyet rüzgârlarının estiği bugünkü ülkemizin müjdecisi gibiydi. Kitaplar çıkardı. Yeni Türkiye Stratejik AraştırmaMerkezi’ni kurdu. Bir insan vatanına bu kadar mı sevdalanır? O yurduna karasevdalıydı. Bunun için Ferhat gibi dağları delmek, Mecnun gibi çöllere düşmek, Kerem gibi için için yanmak istedi. Hitabetiyle anlattı, kitabetiyle dillendirdi. Dürüsttü, vicdanlıydı. Muhteşem mazimizi, şanlı ecdadımızı, köklü değerlerimizi ve büyük medeniyetimizi işaret etti. Çalışan, çalıştıran, zihninde ve ruhunda fırtınalar esen bir yüksek iradeye, üstün mizaca sahipti. Heybetli bedeni gibi dev eserlere imza attı: 12 ciltlik Osmanlı, 5 ciltlik Cumhuriyet ve 21 ciltlik Türkler...