Aziz milletin büyük sanatkârı
Ferdi Tayfur bu ülkenin köşe taşlarından biridir. İki kelime ile tanımlamak istesek “sevgi ve tevazu” diyebiliriz. Üç kelimelik hakkımız olsa, “samimiyet” de eklenir. Zaten samimiyet yoksa, sevgi ile tevazu kalmaz. Millet sevdi mi nasıl seviyor, nasıl başına taç yapıyor, yasak masak dinlemeden, baskılara kulak asmadan bağrına basıyor, bir kere daha gördük. Aziz milletin büyük sanatkârı Ferdi Tayfur, dünya çilesini tamamladı, yurduna gitti. Mekânı cennet olsun. TANIMLAMAK ZOR MHP Lideri Devlet Bahçeli
Ferdi Tayfur bu ülkenin köşe taşlarından biridir. İki kelime ile tanımlamak istesek “sevgi ve tevazu” diyebiliriz. Üç kelimelik hakkımız olsa, “samimiyet” de eklenir. Zaten samimiyet yoksa, sevgi ile tevazu kalmaz.
Millet sevdi mi nasıl seviyor, nasıl başına taç yapıyor, yasak masak dinlemeden, baskılara kulak asmadan bağrına basıyor, bir kere daha gördük.
Aziz milletin büyük sanatkârı Ferdi Tayfur, dünya çilesini tamamladı, yurduna gitti. Mekânı cennet olsun.
TANIMLAMAK ZOR
MHP Lideri Devlet Bahçeli DEM’liler ile görüştü. Diğer partiler de sırada. İçeride neler konuşulduğunu tam olarak bilmiyoruz ama herkesin bir tahmini vardır.
Bir ayrıntıya dikkat çekelim.
Öcalan’dan bahsetmek gerektiğinde Devlet Bey nasıl kelimeler kullanmış olabilir? Diğer partililer için de aynı soru geçerli.
“Bebek katili” veya “Terörist başı” dememiştir muhtemelen.
Fakat saygıyla andığını da düşünemeyiz. “Sayın” dememiştir herhâlde.
Bir şekilde tanımlamış olmalı.
Belki şu ifadelerden birini tercih etmiştir:
“Adadaki vatandaş”, “Sizin başkan”, “Konuştuğunuz kişi”, “İmralı sakini”, “Kurucunuz”, “Sizinki”, “Malûm şahıs”, “Adı geçen kişi”, “O şahıs”, “Örgütü kuran”, “Abdullah Bey”, “Posbıyıklı”, “Koca göbekli”, “Sizin patron”…
Adı geçen kişinin 75 yıllık hayatı üç evreye ayrılabilir. İlk 25 yılı tahsille, ikinci 25 yılı terör örgütüyle geçti. Ülkeden ülkeye dolaştı. Son 25 yıl ise hapis mapis.
Kalan kısmın ne kadar olduğu meçhul.
TÜRK BEKLENENDİR
Kimsenin toprağında gözümüz yok. Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız.
Klişe hâline gelmiş bu sözler, belki yüz bin defa söylendi, yazıldı.
Gerekirse milyon defa daha söylenir.
Öte yandaysa sabit bir gerçek var.
“Türk beklenendir.”
Bu sözü bizim söylememiz değil, bekleyenlerin söylemesi önemli.
Bekleniyorsa, gelir. Bugün değilse yarın. Yarın olmazsa öbür gün. Mutlaka.
Gelince de talan etmez, ezmez, yok etmez, yakıp yıkmaz, baskı yapmaz. Elinden tutar. Karşılık olarak beklediği ise bir tebessümdür.
Karabağ’da, Libya’da, Suriye’de bekleyenler vardı. Gereken neyse icra edildi.
Somali ile Etiyopya yıllardır gerginlik içindeydi, Türkiye barıştırdı.
Afrika’nın her köşesinde ay yıldızlı bayrak büyük saygı görüyor.
Sömürgeci ülkeler ise birer birer kovuluyor artık.
Balkanlar’da hangi ülkeye gitsek de hatır sorsak, insanlar aynı cevabı veriyor. “Siz orada iyi ve güçlü oldukça, biz burada rahatız. Bizim iyiliğimiz size bağlı.”
Son zamanda gündem hem çok yoğun hem çok hızlı.
Lübnan’dan gelen bir haber ilginçti. Arada gözden kaçmasın. “Türkiye’ye bağlanmalıyız. Kendi başımıza ayakta duracak hâlde değiliz” diyen Lübnanlılar olduğunu öğrendik.
Gurur okşayıcı gelebilir ama her başı sıkışan bize bağlanmak istese, başa çıkamayız. En iyisi seviyeli bir yol arkadaşlığı. Yardımlaşma ile vaziyeti düzeltme yolunu seçmek daha mantıklı.
ABD 51, 52 ve 53 numaralı eyaletlerin hesabını yapmaya başladı şu sıra.
Bizse çok daha önceden 82, 83, 84 numaralı plakaları konuşmaktayız.
Hatay gibi başka şehirler de referandum yoluyla gelmek isterse onlara hayır demek zor. Misak-ı millî içinde olanların yeri ayrı. Orada 82 plakayı arabasına takanlar gördük nitekim.
GEÇMİYOR GÜNLER
Tramp 20 Ocak 2025 Pazartesi gününe sağ salim çıkacak mı?
O güne kadar bir suikast yapmazlarsa çıkar.
Yaparlar ve yine vuramazlarsa da çıkar.
SAHTE BAYRAK
ABD’ye biri çıkıp söylemeli.
Sahte bayrak operasyonu düzenlerken, ille bir uyduruk bayrak bulundurmak gerekmiyor. Bayrak olmadan da yapılabilir.
Dışarıdan bakınca çok fazla müsamere havası görülüyor.
