Kahvehane deyip geçemeyiz
Eyüp Sultan Camii avlusunda toplanmıştık. Önümüzde bir tahta at, üstünde yeşil örtü, içinde mütebessim uzanmış bir efsane; kendini Necip Fazıl’ın “azat kabul etmez kölesi” sayan Hilmi...
Eyüp Sultan Camii avlusunda toplanmıştık. Önümüzde bir tahta at, üstünde yeşil örtü, içinde mütebessim uzanmış bir efsane; kendini Necip Fazıl’ın “azat kabul etmez kölesi” sayan Hilmi Oflaz vardı. Hepimizin Hilmi Amcası.
1998 Mayısının 15’iydi. Hoca sordu “Nasıl bilirdiniz?” Cevap belli. Elbette iyi bilirdik. Hem de çok iyi… Saf hâlindeydik. “Er kişi niyetine” el bağlamıştık. Gözlerim yaş içindeydi. Dokuz gün önce vefat eden babamın cenazesinde tuttuğum pınar gözeleri bu defa durmuyordu. Hem ona ağladım, hem babama, hem kendime.
Sonra Hilmi Amcamızı Haliç’e bakan yamaçta üstadının yanına defnettik.
Aradan ne çok sene geçmiş. Çeyrek asırdan bir fazlası.
Yeni Şafak Pazar Ekinde bu hafta Ayşe Olgun’un Hilmi Oflaz sofra geleneği hakkında yaptığı haber ne güzeldi. Görmeyene tavsiye ederim. (https://www.yenisafak.com/hayat/her-fikre-acik-sofra-4621811)
*