Mustafa’nın kahvesi
Köroğlu “Güzele bâde içirdim / Hasmı meydandan kaçırdım / Yedi naldan ok geçirdim / Kocadım Ayvaz, pir oldum” dediğinde, şöyle bir sahne geliyor gözümün önüne:Kerpiç duvara yan...
Köroğlu “Güzele bâde içirdim / Hasmı meydandan kaçırdım / Yedi naldan ok geçirdim / Kocadım Ayvaz, pir oldum” dediğinde, şöyle bir sahne geliyor gözümün önüne:
Kerpiç duvara yan yana yedi nal asılmış.
Uzak mesafeden Köroğlu yayını almış, ok atıyor. Her attığı oku, nalların tam ortasına çakıyor.
Köroğlu gibi, hasmı meydandan kaçıran, yedi naldan ok geçiren pek çok yiğit gördü bu memleket.
Onlardan biri de Mustafa Cambaz'dı.
Silahla pek işi olmazdı; onun silahı, kalemi ve fotoğraf makinesiydi.
Düşmanı meydandan kaçırması ise dillere destan…
15 Temmuz gecesi düşmanın karşısına dikildi; yüreklerine korku saldı.
Göğsüne iki kurşun yedi ve şehit düştü.
*
“Bâde içirme” tarafını atlamayalım.
Memleketi Gümülcine'nin kuru kahvesi meşhurdur.
Hele Şapçı'daki Nihat'tan geldiyse, hiç kahve alışkanlığı olmayanı bile tiryaki yapar.
Mustafa, bütün dostlarına o kahveden ikram etmiştir senelerce.
Bir defa içen, kolay bırakamaz.
Paket paket dağıtırdı.
Uzun kısa bütün seyahatlerde, cezvemiz, fincanımız ve minicik tüp gazımız hep yanımızda olur, yol kenarında çeşme başlarında kahve yapar içerdik.
“Sizin kahve bitmiştir” deyip yeni paketi getirdiğinde, tam da gününü bulmuş olurdu.
Nasıl doğru tahminde bulunduğunu sorardım, kocaman gülüşüyle, “Kendimden biliyorum” derdi.
Onun şehadetinden sonra kahvemiz kesildi.
*
Yüreği ne kadar yansa da (orasını Allah bilir) annesi sağlık sorunları sebebiyle gelemedi İstanbul'a.