Ülkeyi yönetmeye talip kadroya bakın
Ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı yok. Elbette masumiyet karinesi her sanık için geçerli. İspat edilene kadar sadece iddialar üzerinden bakmak mecburi. Masumiyetin bir de müzesi var. Pek alakalı gibi görünmese de insan belirtmek ihtiyacı duyuyor. Kesin olan bir şey var ki ülkenin vakti ve enerjisi çalınıyor şu günlerde. Bunun için mahkeme kararı gerekmez. Açıkça görülüyor. Daha öncesinde epeyce nakdi çalınmış. Arada, milletin umudunun hüpletildiğini de unutmayalım. İster istemez akla bir soru
Ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı yok. Elbette masumiyet karinesi her sanık için geçerli. İspat edilene kadar sadece iddialar üzerinden bakmak mecburi.
Masumiyetin bir de müzesi var. Pek alakalı gibi görünmese de insan belirtmek ihtiyacı duyuyor.
Kesin olan bir şey var ki ülkenin vakti ve enerjisi çalınıyor şu günlerde. Bunun için mahkeme kararı gerekmez. Açıkça görülüyor.
Daha öncesinde epeyce nakdi çalınmış. Arada, milletin umudunun hüpletildiğini de unutmayalım.
İster istemez akla bir soru takılıyor. Bunlar mı ülkeyi yönetmeye talip?
Osman Cemal’in çok sevdiği obaları bile yönetemeyecek adamlardaki bu cesaret, bir dakikalık alkışı hak ediyor. Sadece o kadar. Fazlası fazla.
*
İmamoğlu’nun soruların çoğuna “Bu soruları muhatap almıyorum” diye cevap verdiğinden bahsedildi.
Buna inanmak zor.
Muhatap diyemez ki. Ancak “muhattap” diyebilir.
Bu ülke, böyle pespayelik görmedi bugüne kadar. Ve bu derece pervasızlık ne duyuldu ne işlendi.
Görünen o ki bir günü bile boş geçirmemişler.
Her gün kuleler dikilmiş.
Birileri tarihin bir vaktinde Kız Kulesini dikmiş. Başka birileri Galata Kulesini inşa etmiş. Bunlar da boş durmamış, para kuleleri dikmek için çalışmışlar. Kule kuledir deyip geçebilsek, iyiydi.
*
Yapılan her suçlamayı reddediyorlar.
Belgeler, banka kayıtları, ihbarlar ortaya konulunca bile kabul etmek yok.
Hep inkâr, hep itiraz.
İki soru daha sorulsa, inancı bile inkâr edecek kıvama gelmişler.
Her şey çok güzel olacaktı hesapta.
Nerede nasıl başladı, nereye geldi diye düşününce, güvenerek destek verenler açısından büyük hayal kırıklığı ortaya çıkıyor.
*
“Ben seçilmiş biriyim” demek, savunma için yetersiz maalesef.
Seçilmiş olmak hiç kimseyi hukukun üstüne çıkarmaz.
Yolsuzluk yapma imtiyazı sağlamaz.
Seçenler, usulsüzlük yapılsın, rüşvet çarkı yel değirmeni gibi dönsün diye mi oy verdi?
*
Meşhur Yaşar bile karakolda doğru söyler, mahkemede şaşardı.
Bu arkadaşlar emniyette soruların pek çoğunu cevapsız bırakmayı tercih etti.
Kendileri bilir. Yahut taktik verenler bilir.
Yine de ister istemez sükût-ikrar meselesi geliyor akla.
*
Duvarlara, üst geçitlere, panolara, hizmet araçlarının üstüne “16 milyon için çalışıyoruz” sloganı yazıldığı zaman, kast edilenin şehrin nüfusu olmayabileceğini yazmıştık.
Zira sağdan soldan bir takım hoş olmayan kokular geliyordu.
Yoksa, 16 milyonluk cukkayı doğrultmaktan mı bahsediliyor diye sormuştuk burada.
Kimseden itiraz gelmedi ama ne kadar küçük çaplı düşünmüşüz!
*
Coşkuyla başladığı ilk dönemde alkışlayan yapraklar vardı.
Absürt komedi niteliğinde olduğu için hiç aklımızdan çıkmadı.
“Bizden öncekiler çok temel attılar, bolca tören düzenlediler. Biz de temel atmama töreni yapalım” dediler ve yaptılar hakikaten.
Akıllara zarar bir işti ama tebessümle karşılandı ve Ekrem Bey’in dediğine göre, ağaçların yaprakları alkışlıyordu.
Ne gariptir, dün baktım, ağaçların yaprakları alkıştan yıkılıyordu.