Deprem ve Yangın

İstanbul Teknik Üniversitesi profesörlerinden Abdurrahman Kılıç bey, büyük bir zelzelede İstanbul’da üç bin yangınçıkacağını söylemiş. Rakam bence küçüktür, yirmi otuz bin yangın çıkacaktır.

Mega şehir bir barut fıçısı üzerinde bulunmaktadır. Patlayıcı, yakıcı doğalgaz şebekesi şehrin altını örümcek ağı gibi sarmış, kucaklamıştır.

Soğuk bir kış ayında şiddetli bir deprem olduğunu düşünelim. Yüz binlerce bina doğalgazla ısıtılıyor, mutfaklarda ocaklar yanıyor, nispeten az da olsa kömür sobaları… Deprem olur olmaz ana vanalar kapatılacak ama şebeke borularındaki patlayıcı gazlar kalacak, sızıntılar başlayacak.

Üç bin de olsa, otuz bin de olsa, yangınları söndürecek çapta itfaiye hizmeti olmayacak. Yollar enkazla kapalı olacak. Zaten bu kadar çok yangına yetecek itfaiye yok.

1755 büyük Lizbon yangınında şehir üç felaketi birden yaşamıştı: Deprem… Yangınlar… Tsunami.

Kimseyi üzmek, paniğe düşürmek istemem ama İstanbul ve civarı halkı uyarılmalıdır.

Depreme karşı uyarılmalıdır.

Yangınlara karşı uyarılmalıdır.

Sahillerde oluşacak büyük dalgalara karşı uyarılmalıdır. (1509 depreminde Marmara’dan gelen dev dalgalar surları aşıp mahalleleri basmış.)

Depremden sonra yağmacılar harekete geçecektir. Buna karşı da şimdiden tedbir alınmalıdır.

Depremden kurtulacak halkın çadır kurup barınacağı yerleri rantçılar binayla doldurdular. Âcilen, milyonlarca depremzede için yer bulunmalıdır.

Milyonlarca depremzede nasıl ısınacak?

Nasıl ekmek yemek ve su bulacak?

Yaralılar nasıl nerede tedavi edilecek?