Gafil Sarhoşlar
-Şevket bey çok rica ediyorum ne olur moralimi bozma… Durum senin sandığın ve iddia ettiğin gibi vahim değildir… Her şey iyiye gitmektedir… İleride daha da iyi olacaktır… Memleketin, Müslümanların durumu...
-Şevket bey çok rica ediyorum ne olur moralimi bozma… Durum senin sandığın ve iddia ettiğin gibi vahim değildir… Her şey iyiye gitmektedir… İleride daha da iyi olacaktır… Memleketin, Müslümanların durumu düzelecektir… İstikbal Müslümanlarındır… Sen çok karamsar tablolar çiziyor ve maneviyatımızı kırıyorsun… Falan filan…
Böyle diyen zata soruyorum: Durumun iyi olduğunu gösteren delilleriniz ve gerekçeleriniz nelerdir?
Ne diyor biliyor musunuz?
-Geçen gün birkaç arkadaş yeni açılan lüks Platin Knock Restoran’a gittik… Yemekler gerçekten harika ve olağanüstü idi… Yedik yedik yedik… Bu da gösteriyor ki, durum iyidir.
Bu zata benzeyen bir başkası şöyle itiraz ediyor:
-Moralimi bozma sakın… Ben İznik gölüne bakan bahçeli bir köşk inşasına başlayacağım. Senin dediğin krizler çıkarsa bunu yapamam. Lütfen karamsarlığı ve olumsuzluğu bırak da bahçeli, süper lüks havuzlu köşkümü yapabileyim. Buna dolaylı şekilde de olsa karşı çıkma emi…
Bir ötekinin tuzu pek kuru. Bir eli yağda bir eli balda… Keyfi yerinde… Oh kekâh bir hayat sürüyor… Lüks bir mesken, lüks otomobil, lüks yemekler, lüks giysiler, lüks seyahatler, lüks konaklamalar… Bu zat da uyarılarımdan son derece tedirgin oluyor. Beni karamsarlıkla, bozgunculukla, moral bozmakla, paranoyak korkulara kapılmakla, huzursuzluk çıkartmakla suçluyor.
Şu dindar gence bakınız:
Tahsilini bitirecek… İyi bir memuriyet elde edecek… Güzel bir kadınla evlenecek… Çocukları çok güzel olacak… Anaokulundan itibaren onları iyi okullarda okutacak… İyi bir otomobili olacak… İyi yiyecek… İyi giyinecek. Yazın lüks yazlığına gidecek… Dolce vita bir hayat sürecek… Bu delikanlı da uyarılardan hoşlanmaz, kötülüklerin krize sebep olacağını duymak bile istemez. Morali bozulur. Telaşa lüzum yoktur. Kriz olmaz, savaş çıkmaz, Beni Ahmer istilası vuku bulmaz… Bunlardan bahs etmek bozgunculuktur.
Siyasî iktidarı tutan ve ona dayanmış dinî bir cemaat:
Hizmetler ve vazifeler devam etmektedir. Taraftarlardan yüksek miktarda yardım ve destek gelmektedir. Gerisine karışmazlar. Her şey güllük gülistanlıktır. Bozgunculuğa lüzum yoktur. Yok savaş çıkacakmış, yok büyük deprem olacakmış, yok Beni Asfar Bosfor’dan gelip Kostantıniyeyi istila edecekmiş… Böyle hadiselerden bahs edilmesi yanlıştır.
Böylelerine göre, bugünkü azgınlık ve dinsizlik içinde onlar yan gelip yatacaklar, kimsenin burnu kanamadan, rahatı bozulmadan, harp darb olmadan Altın Çağ gelecektir.
Zehi gaflet!
Birinci dünya savaşından, ikincisinden önce de böyle kimseler vardı. Hem de sayıları çoktu.
İnsanlığın büyük kısmı iki dünya savaşında ne korkunç, ne dehşetli, ne akıl almaz sıkıntılar çektiler. Yekun olarak yüz milyondan fazla insan öldü. Ülkeler şehirler yangın yerine döndü. Almanya’nın Dresden şehrinde 1945 şubatında bir iki gecede bombardımanlarla 250 bin insan öldü, Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombaları atıldı.
Üçüncü dünya savaşının ayak sesleri duyuluyor, bizimkiler kırsal kesimde havuzlu şahane villalar inşasını planlıyor…
Ha, unutmuşum, biri de ikinci bir eş almaya hazırlanıyor… Onu dayalı döşeli şahane bir eve koyacak, bunun için çok para lazım… Bozuk düzenlerde bozuk işler yapılırmış, rüşvet müşvet, alavere dalavere gelirini çoğaltmaya bakıyor. Bu ikinci mutluluk günlerinde savaş, kriz, deprem, sıkıntı lafı duymak istemez…
Bir toplumda haram yeme yaygın hale gelince; gözler görmez, kulaklar işitmez olur, akıllar tutulur, vicdanlar çalışmaz.
Müslümanlara hiç yakışmayan bir şey varsa o da zevk u sefa felsefesidir.
Müslüman bir toplum israf, sefahat (beyinsizlikler), lüks, gurur, kibir günahlarına batarsa uyarıları, olumlu tenkitleri kabul etmez.
İslam dininin azgınlık kabul ettiği bazı günahlar vardır ki, bir toplumda bunlar yaygın hale gelince o topumun akıbeti iyi olmaz.
Namaz terk edilince azgınlık selleri ortalığı istila eder.
Para ana değer olunca, dinin imanın yerine geçince…
Kadınların ve kızların büyük kısmı bozulunca…
Fasıklarda, facirlerde, azgınlarda görülen istidraclar keramet sanılınca…