Fark etmeden
Ve şey-tanların bağlandığı... Dile kelepçelerin vurulduğu... Bakışların bir mızrak gibi başkalarının gözlerine gönderilmediği... Kelimelerin kurşun gibi birilerinin yüreğini vurma...
Ve şey-tanların bağlandığı...
Dile kelepçelerin vurulduğu...
Bakışların bir mızrak gibi başkalarının gözlerine gönderilmediği...
Kelimelerin kurşun gibi birilerinin yüreğini vurma ihtimalinin sıfırlandığı...
Ve içimizde dolaşıp duran akreplerin kimseyi sokmadığı bir mübarek ay daha başlıyor...
Başkalarını, karşımızdakileri değil herkes kendi içindeki şeytanları taşlamalı...
***
Ve daha önemlisi, kendilerini bir kürsüye çıkartan, günahlardan soyutlayan ve kendilerini kutsallaştırarak vaaz vererek keyif çatanlara da diyebiliyoruz ki; kendinizi de dâhil ederek konuşun...
Çünkü dünyada en kolay şey vaaz vermek...
Artık herkesin hayata geçirme ve yaşama zamanı...
Vaaz kürsülerinde kendini kutsallaştıran ve soyutlayarak konuşanlar, “Siz yanacaksınız” diyeceğinize, “Biz yanacağız” diyebildiğiniz zaman daha etkili olacak kelimeleriniz...
***
Eskiden yaşadığımız şehirler böylesine kalabalık değildi.
Kalabalıklaştıkça yalnızlığımız artmış...
Kimse vazgeçmiyor ya da vazgeçemiyor bu keşmekeş hayatın içinde yaşamaktan.
Demet Evgar söylüyor;
“Vazgeçip uzaktan senin yanında”
Şarkıyı dinledikçe anlıyoruz ki şehirde kaybolmuşuz.
Ve çok uzaklara, hatta ta çocukluğumuza kadar gidiyoruz bir şarkı eşliğinde.
“Kaybolup giderken fırtınalarda” derken bile kaybolduğumuz ve kalabalıklaşan şehirde kaybettiğimiz iftar akşamları ve dostlarla geçip giden günlerin muhasebesi düşüyor aklımıza.
Ve bizi kaybetmek isteyenlerin de ifadesiz yüzleri karşımıza çıkıyor.
***