Diyanet, hangi yüzyılda yaşıyor?
DİYANET İşleri Başkanlığı'nın "fetva kurumu" sayılan Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu geçen gün gençleri şöyle uyardı: “Nişanlıların mahremiyet...
DİYANET İşleri Başkanlığı'nın "fetva kurumu" sayılan Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu geçen gün gençleri şöyle uyardı:
“Nişanlıların mahremiyet ölçülerini gözetmek kaydıyla birbirlerini daha yakından tanımak amacıyla görüşüp konuşmalarında bir sakınca yoktur. Fakat nişanlıların flört etmeleri, dost hayatı yaşamaları, dedikoduya mahal verecek şekilde baş başa kalmaları, el ele tutuşmaları ve benzeri İslam’ın onaylamadığı davranışlardan uzak durmaları gerekir.”
Bu görüşün gazetelerde yayınlanmasının ardından sosyal medyada Diyanet’i eleştiren yorumlar yazıldı.
Eleştirilere katılmıyorum. Şundan dolayı: Diyanet İşleri Başkanlığı ne diyecekti yani?
“Gençler flört edin, sevişin, nikâh arkadan gelse de olur” diyecek hali yoktu ya.
Adı üzerinde Diyanet İşleri Başkanlığı ve bu kurum doğası gereği zaten başka türlü bir fetva da veremezdi.
Ancak şunu da söylemeliyim ki bu öğüt de gençlerin bir kulağından girer, hiçbir yere takılmadan diğerinden çıkar!
Nitekim bu haberin gazetelerde yayınlandığı günün akşamında Trump Alışveriş Merkezi’nde, el ele yanak yanağa dolaşan ve kılık kıyafetlerinden muhafazakâr olmalarını beklediğimiz gençlere de rastladım.
Bu neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir hikâye ve bütün dinler tersini öğütlemesine rağmen flört, insanlığın sivil tarihinin olmaz ise olmaz bir parçası.
Fransız tarihçi Jean Claude Bologne’nin yazdığı “Gönül Çelmenin Tarihi” (Dost Yayınları, Çeviren: Erkan Ataçay) isimli kitaptan daha önce de bu köşede söz etmiştim.
Bologne flörtün de bir “tarihinin olduğunu”, kadın-erkek ilişkilerinde zaman içinde görülen değişimlerin bu tarihi belirlediğini anlatıyor.
Vurgu yaptığı en önemli husus kadının özgürleşmesinin, bu tarihin ana omurgasını oluşturduğu.
Kadının özgürleşmesi ile birlikte “gönül çelme yöntemlerinin” ve flörtün de çehre değiştirdiğini anlatıyor.
“Tavlama cinsiyetler arasında bir karşılaşma biçimidir ve sosyolojinin incelediği tüm biçimler gibi tarihsel değişimlere maruz kalır” diye yazmış sosyolog Kintzele.
Özgür olmayan kadınların, geçmişte neler yaşadıklarını biliyoruz. Kaçırma, tecavüz, kadının rızasının alınmadığı görücü usulü evlilikler gibi!