‘Düşük güven toplumu’nda yarışmacı olmak
Çin Seddi’nin Çin’de olabileceğini tahmin ettiği halde altında bir tuzak arayan genç kadın tekil bir örnek değil. Aslında o, hepimizin bir özeti... Çin Seddi’nin nerede olduğunu bilemeyince, ‘rezil...
Çin Seddi’nin Çin’de olabileceğini tahmin ettiği halde altında bir tuzak arayan genç kadın tekil bir örnek değil. Aslında o, hepimizin bir özeti...
Çin Seddi’nin nerede olduğunu bilemeyince, ‘rezil oldum’ diye utanıp bir köşeye saklanacağına, bir de video çekip sosyal medyada millete atarlanan genç kadın, günümüz Türkiye’sinin bir özeti aslında.
Sadece Türkiye için değil hatta, bütün Ortadoğu için bir ‘örnek olay’ diye de bakabiliriz.
Bu genç kadının düşüncelerine ve davranışlarına hâkim olan temel içgüdü kuşku duymak.
Ama bu kuşku ‘merak’la beslenmiyor, ondan doğmuyor.
Öyle olsa, kuşkuculuk iyi bir şeydir. Yeni şeyler öğrenmesine, sorgulamasına, soru sormasına, yanıt aramasına neden olur. Kısacası insanı geliştirici bir etki yapar.
Onun ve Çin Seddi’nin Çin’de olmadığını tahmin eden ‘halk jokeri’nin kuşkusu, esas olarak toplumsal bir paranoyadan besleniyor.
Yarışmadaki sorunun altında bir katakulli aramalarının, gözlerinin önündeki doğru yanıtı görememiş olmalarının nedeni bu.
Bu toplumsal paranoya, ‘düşük güven toplumu’ olmamızdan kaynaklanıyor. Birbirimize güvenmiyoruz. Biri güzel sözlerle bize iltifat mı etti? Karşılık beklemeden bir iyilik mi yaptı? Arkasında mutlaka bir şey arıyoruz.
‘Çakal’ bizi kandırmaya çalışıyor ama Allah’tan biz uyanığız, yemiyoruz!
Dobular size
bir şey hatırlattı mı?
Prof. Dr. Selami Sargut, ‘Kültürler Arası Farklılaşma ve Yönetim’ (İmge Kitabevi) isimli kitabında Türkiye’de gerçek anlamda ‘anonim şirket’ yapılarının oluşturulamadığına, adı ‘anonim’ olan şirketlerin ezici çoğunluğunun gerçekte şahıs ya da aile şirketi olduğuna d...