Gidişat kötü
KENDİLERİNE "Barış İçin Akademisyenler" diyen bir grup akademisyen, Güneydoğu'da sürüp giden sokağa çıkma yasakları ve can kayıpları için bir bildiri yayınladılar. İçeriğine...
KENDİLERİNE "Barış İçin Akademisyenler" diyen bir grup akademisyen, Güneydoğu'da sürüp giden sokağa çıkma yasakları ve can kayıpları için bir bildiri yayınladılar.
İçeriğine katılıp katılmamak ayrı bir konu.
Demokratik bir ülkede yaşadığımızı varsayıyorsak her görüşün açıklıkla ortaya konulmasından yana olmamız lazım.
Yeter ki şiddeti övmesin, şiddete yöneltmesin, her türlü görüş açıklanabilir, insanlar bir araya gelerek ortak bir fikri savunabilirler.
Akademisyenlerin bildirisinde de şiddeti öven herhangi bir satır yok.
Elbette ortaya konulan her görüş de eleştirilebilir.
Bu da aynı fikir özgürlüğünün verdiği bir haktır, kimse de kimseyi, bir görüşü eleştirdiği için suçlayamaz.
Ama artık bizim ülkemizde böyle bir şey olamıyor.
Bir görüş açıkladınız ve bu birilerinin hoşuna gitmediyse karşılığında gördüğünüz şey bir karşı eleştiri olmuyor.
İçinde bol miktarda “hain, ihanet, güruh” gibi normal bir eleştiride olmaması gereken sözler oluyor.
Fikir tartışması yapmak yerine kavga etmeye hazır olduğumuz ve karşımızdakinin yok olmasını istediğimiz için böyle oluyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı da sözkonusu bildiriyi yayınlayan akademisyenleri aynı kelimelerle suçladı.
Bununla yetinmedi “hak ettikleri cezanın” verilmesini istedi.
O kuşkusuz ki bunu söylerken “kanuni cezalardan” söz ediyordu, aksini düşünmek istemeyiz zaten.
Ama bu durumdan vazife çıkaranlar kolları sıvadılar.
Anadolu kentlerindeki akademisyenlerin nerede oturduklarından tutun da, hangi saatte dersleri olduğuna kadar bir sürü “hedef gösterir” yayınlar yapıldı.
Belli ki bu arkadaşlar, fikrini beğenmedikleri o insanların birileri tarafından en hafif deyimle taciz edilmesini istiyorlar.
Bu insanlar dövülseler, hatta belki öldürülseler sanki bayram yapacaklar.
Zamanında organize suçtan hüküm giymiş birisi, bir adım ileri gitti: Bildiriyi yayınlayan akademisyenler için “Kanlarınızla duş yapacağız” dedi.
Memleketin savcıları yukarıdan işaret almadan harekete geçmeyecekleri için bu açık ölüm tehdidi ile ilgili bir soruşturma açılmayacağını da göreceğiz.
“Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek, toplu katliam çağrısı yapmak” bu değilse, nedir diye merak da edeceğiz tabii.