Herkesin kaybettiği bir sonuç
BİR referandumu daha geride bıraktık. Bu bir maç olsaydı, çıkan sonuca bakarak hangi takımın kazandığını söyleyebilirdik.Ancak bu bir maç değil.Türkiye’nin geleceğini oyladık ve tam ortadan...
BİR referandumu daha geride bıraktık. Bu bir maç olsaydı, çıkan sonuca bakarak hangi takımın kazandığını söyleyebilirdik.
Ancak bu bir maç değil.
Türkiye’nin geleceğini oyladık ve tam ortadan ikiye bölündük.
Kazanan da yok, kaybeden de yok.
Kaybeden gelecek ile ilgili umutlarımızdır. Bu şahane ülkede, birlikte, huzur içinde yaşama umutlarımızdır.
Uzun yıllardır şunu tartıştık: Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede demokrasi olur mu? İslam ile demokrasi bir arada yaşayabilir mi?
Bu yazıyı yazdığım saatte henüz kesin sonuçlar belli olmamıştı.
İtirazlardan sonra elbette her şey değişebilir. Ancak bunların benim söylemek istediklerimle bir ilgisi yok.
Sorunumuz temel olarak şudur: Türkiye’nin siyasal İslamcıları, gerçek bir demokrasi istiyorlar mı, istemiyorlar mı?
Demokrasinin olanaklarını kendi ajandalarını uygulamak için kullanıyorlar mı, kullanmıyorlar mı?
Yaşadığımız büyük deneyim bu soruya olumlu bir yanıt vermeyi olanaklı kılmıyor.
Normal olarak siyasetçiler için seçim ya da referandum sonucu meşrudur, elbette bizim açımızdan da meşrudur.
Sorun, yapılan değişikliklerin demokrasimizi geliştirmek için değil, otokrasiyi kurmak amacına yönelik olduğudur.
Biliyoruz ki bugün iktidara sahip olan zihniyet, kendi amacına ulaşmak için bu sonucu sonuna kadar kullanacak.
Bu bizi iyi bir yere götürmez.
Görülmesi gerekiyor ki bugünkü Anayasa ile daha ileriye gidemeyiz. Bu değişikliklerin de bizi götürebileceği bir yer yok.
İhtiyacımız, geniş bir mutabakata dayanan, demokrasiyi geliştirecek, güçler ayrılığını güçlendirecek bir anayasadır.